Birleşmiş Milletler (BM) depremin etkilediği 11 il ve 120 ilçede gerçekleştirdiği araştırmada bölgede çocuk evlilikler konusunda artış beklendiği tespiti yaptı. Meclis’e bilgi veren Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Çocuk Koruma Uzmanı Pınar Öktem Arıkan, “erken ve zorla evliliklerin artacağına dair bir risk tespit edildi” uyarısı yaptı.
TBMM Çocuk İstismarının Araştırılması Komisyonu UNICEF temsilcileri ile akademisyenleri dinledi.
“Çocuk yaşta evlilik yüzde 14,7”
UNICEF Çocuk Koruma Uzmanı Arıkan, çocuk yaşta erken ve zorla evliliklere dair tespitlerini paylaşarak, “Suriyeli sığınmacılar arasında yüzde 44’lere kadar çıkan, Türkiye vatandaşları arasında yüzde 14,7 olarak görülen bir yaygınlık söz konusu. Hem çocuğun ev işlerinde ya da bakım hizmetlerinde ya da tarımda çalıştırılmak üzere evlendirilmesi hem namus algısı ya da yoksulluk dolayısıyla evlendirilmesi söz konusu ama aileler çocuğu eğer evde şiddet ortamı varsa ‘korumak’ için de evlendirdiklerini ifade edebiliyorlar” dedi.
11 il için uyardı
Tüm dünyada afet ve acil durumlar sonrasında cinsel istismar vakalarında artış olduğunu söyleyen Arıkan, “Dünyada, bizim de ülkemizde maalesef yaşamış̧ olduğumuz depreme benzer başka afetlerin, depremlerin yaşandığı Haiti 2021, Nepal 2015 ve 2022 depremlerinin ardından yapılan araştırmalar kadına yönelik şiddetin ve cinsel şiddetin afetlerden sonra arttığını göstermekte” dedi.
Depremler sonrasında BM örgütlerinin 11 ilde 120 ilçede 466 “kilit bilgi sağlayıcı” ile bir araştırma gerçekleştirdiğini kaydeden Arıkan, “Deprem bölgesinde çocuk yaşta evlilikler konusunda bölgede ciddi bir artış beklendiği tespit edildi maalesef. 11 ilde, etkilenen 11 ilde gerçekleştirilen araştırmaya göre, bu konuda erken ve zorla evliliklerin artacağına dair bir risk tespit edildi. Afet ve acil durumlarda çok fazla konuşulmayan ama aynı derecede risk taşıyan bir başka konu insani yardım koşullarında gerçekleşen cinsel istismar ve sömürü olayları” değerlendirmesi yaptı.
“Bilinçlendirme şart”
Pınar Öktem Arıkan çocuk istismarı konusunun sadece “psikopatolojik bir davranış,” “alkol kullanımı,” “çocuğun savunmasız oluşu” gibi sebeplerle açıklanamayacağını vurgulayarak, “Daha kurumsal ve sosyal normlar düzeyinde bir perspektifle konuya yaklaşmak isteriz. Tekil sebeple açıklamalar çok yardımcı olmuyor, aksine konunun arka planındaki sosyal normların konuşulmasını biraz engelliyor” dedi.
Aile içi şiddetin engellenmesi için çalışmalara vurgu yapan Arıkan, “UN Women’ın yaptırmış olduğu araştırma çok önemli sonuçlar veriyor. Araştırmaya katılan erkeklerin yüzde 25’i 15 yaşından sonra bir kız çocuğunun artık çocuk olarak değerlendirilmeyeceğini ifade etmiş, yüzde 10’u bir kız çocuğunun adet görmeye başladıktan sonra evliliğe hazır olduğunu değerlendirmiş, dolayısıyla hem çocukluğun tanımı, çocuğun kim olduğu, çocuğun hakları ve bununla ilgili normlar konusunda bir genel bilgilendirme ve bilinç çalışması yapılması gerekliliği aşikârdır” dedi.
Komisyona öneriler
Arıkan, acil acil çalışmayı da komisyona önererek, “Çocuk Koruma Kanunu’nun hem çocuk koruma hem de adli alandaki etkisinin kapsamlı şekilde analiz edilmesi gerekiyor. İkincisi, dünyadaki iyi uygulamalar örneklerine uygun şekilde Çocuk Koruma Kanunu içerisinde tüm kurumların rol ve sorumluluklarının önleme, tespit, erişim, erken uyarı, yüksek yarar değerlendirmesi, yönlendirme, yönlendirmede kullanacak usuller, formlar dâhil olmak üzere ve hatta sivil toplum kuruluşlarının görev ve sorumlulukları da dâhil olmak üzere yetki alanları açıkça belirlenmesi gerekiyor” dedi.
“Devlet sorumludur”
TBMM’de komisyona bilgi veren UNICEF Çocuk Koruma Uzmanı Ekin Bozkurt da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını hatırlatarak, “Kararda özel kişiler arasında gerçekleşen hak ihlalleri eğer sistematik hâle geldiyse bundan devlet sorumludur yani sistematik gerçekleşen ihlallerden ve onların önlenmesinden devlet sorumludur. Önleme, koruma, soruşturma, kovuşturma, cezalandırma ve politika alanlarında devletin tüm kaynaklarıyla gerekeni yapması gerekir” değerlendirmesi yaptı.
“Yardımlar çocuğa değil aileye yapılmalı”
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Betül Ulukol, deprem ve afet bölgelerinde çocukların daha fazla istismar edilebileceğini ifade ederek, “Şimdi, bu çocukların bir kısmı bir de anadan babadan uzaktalar artık. Eskiden evi vardı, odası vardı, kendi yatağı vardı, kapısını kapatabiliyordu. Şimdi artık ya çadırda kalıyor ya konteynerlerde kalıyorlar ve ortalıkta bile olmayabiliyorlar. Misal, birisi yardım için geldiğini söyledi, ‘telefonun yok, iletişim problemin var, al sana bu telefon. Bak, bunu sana yalnızca yardım için veriyorum’ dediğinde benim içim kaynıyor yani böyle bir şey olamaz” dedi.
“Yardım etmek de istismar mı?” sorusu üzerine Ulukol, “Yardım vermenin amacı eğer çocuğa yardım etmekse bu doğrudan çocuk üzerinden olmamalı; anasına, babasına, bulunduğu topluma verirsiniz, o da çocuğuna bunu verir. Ama çocuğun eline verdiğiniz zaman onun o çocuktan bir beklentisi olacağını düşünmemiz lazım ve çocukları gözümüzün önünde çok tutmamız lazım” yanıtını verdi.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – KIVANÇ EL