Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Pazarcık’ta kurdukları sağlık çadırının önünde 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla açıklama yaptı. Açıklamaya KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kahramanmaraş Eşbaşkanı Fahri Demiroğlu, HDP Silopi Belediye Eşbaşkanı Süleyman Şavluk ve depremzede yurttaşlar katıldı.
Açıklamayı yapan SES Siirt Şubesi yöneticisi Ayhan Mete, 14 Mart Tıp Bayramı’nı işkolunda uzun zamandır mücadele haftası olarak gördüklerini ve talepleri için alanlarda olduklarını kaydetti. Bu yıl depremden kaynaklı onlarca insanın acılarını yüreklerinde hissettiklerini belirten Mete, “Bu yılki mücadele haftasının startını Adıyaman, Pazarcık ve Hatay’daki sağlık çadırlarımızın önünden veriyoruz. Önümüzdeki günlerde ise tüm işyerlerimiz önünde halk için ve sağlık emekçileri için taleplerimizi dile getiriyoruz” diyerek, taleplerini şu şekilde sıraladı:
“ * Çadır kentler ve konteyner kentlerin toplama kampı gibi görülmesi ve dizayn edilmesinden derhal vazgeçilmelidir. Buraların yaşam alanı olduğu, uzun süre kalınacağı görülerek bir düzenleme yapılmalıdır. Mevcut çadır kentler bulaşıcı hastalıklara zemin hazırlamakta, yangın tehlikesi ile yeni felaketlere yola açabilecek ve yakıt olarak kullanılan kömür zehirlenmelerinden kaynaklı ölüm sayılarının artmasına neden olacak şekildedir. Bu konuda uluslararası standartlar bellidir. Sendikamız SES ve TTB’nin önerileri dikkate alınmalıdır.
- Çadır kentler ve konteyner kentlerde kurulan tuvaletler kadınlar açısından daha güvenilir, aydınlık ve yaşam alanlarına yakın olacak şekilde yeniden ele alınmalı, hijyen sorunu çözülmelidir.
- Çadır kentler de özellikle kadınlar ve çocuklara yönelik psiko-sosyal destek çalışmaları acilen başlatılmalıdır. Birçok çadır kentte kadınların çadır dışına çıkmadığı gözlemlenmektedir. Her kentin kültürel durumunu da gören bir yerden kadınların çadır kentteki toplumsal yaşama katılımı için tedbirler alınmalıdır. Çadır kent yönetimlerinde yaşayanların aktif katılımını sağlayan mekanizmalar geliştirilmelidir.
- Temiz ve ulaşılabilir su sorunu ivedilikle çözülmelidir. Çadır kentlerde dağıtılan yemekler günlük besin ihtiyacını karşılamaya yetecek derecede olmalıdır. Özellikle çocuklara çok sayıda abur cubur yiyecekler dağıtılmakta ve sağlıkları için sorun teşkil edecektir.
- Salgın hastalıklara karşı tedbir alınmalıdır. Kronik hastalıkları olanlar, bakıma muhtaç ve engelli olanların tedaviye erişimleri için tedbirler alınmalıdır. Hiçbir depremzededen tedavi süreçleri ve tüm kentler normale dönünceye kadar ücret (muayene, ilaç katılım vb.) alınmamalıdır.
- Üniversite eğitim sürecini aksatmayacak şekilde depremzedelerin yurtlar yerine kamu misafirhanelerinde barınmaları sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki böylesi dönemlerde psiko-sosyal destek açısından en iyi sağaltım yolu toplumsallaşmadır. Okullar da toplumsallaşmanın araçları olarak değerlendirilerek bir an önce yüz yüze eğitime geçilmelidir.
- Köylere yönelik sağlık taramaları kamusal olarak başlamalı ve köylerde uygun fosseptiklerin kurulması, banyo sorununun çözülmesi ve koruyucu sağlık bilgisinin verilmesine çalışılmalıdır. Çöplerin bertaraf edilmesi sağlanmalı ve köylerde yaşayanlar da bu konuda bilinçlendirilmelidir.
- Enkazların kaldırılması sırasında insanların sağlığını olumsuz etkilememesi için toz yaratmayacak şekilde enkazlar sulanmalı, enkaz kaldırmada çalışan personel için işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalı, yeni sağlık sorunlarına ve çevre felaketlerine yol açmayacak şekilde uygun yerlere taşınması sağlanmalıdır. Enkaz kaldırma işini üstlenen şirketler çalışmayı yürütürken her aşamada denetlenmelidir.
- Depremin yıkıcı etkilerinin en fazla yaşandığı Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş başta olmak üzere deprem bölgesinde görevli kamu emekçilerinin hiçbir koşul aranmadan tayinleri istedikleri yere yapılmalıdır.
- Tayin istemeyen sağlık ve sosyal hizmet emekçileri en az 3-6 ay ücretli izinli sayılmalıdırlar. Bir şekilde deprem bölgesinden ayrılıp çeşitli kentlerde çocuklarını okullara yerleştirilenler, kendilerine barınma koşulları bulanlar deprem bölgesinde durum normalleşinceye kadar 3-6 aylık ücretli izin süreleri bittikten sonra bulundukları illerde 1 yıllığına geçici görevle çalışmaları sağlanmalıdır.
- Hiçbir şekilde deprem bölgesinden ayrılmayan ve geçici görevlerle dönüşümlü olarak deprem bölgelerine gönderilen sağlık ve sosyal emekçileri personeli için uygun barınma, beslenme ve hijyen koşulları sağlanmış yaşam alanları oluşturulmalı ve çocuklar için 24 saat süreyle hizmet verecek kreşler açılmalıdır.
- Depremzede sağlık emekçileri için istediğimiz talepler Üniversite hastaneleri personeli için de hayata geçirilmelidir. Üniversite hastanesi personeline uygulanan ayrımcılıktan vazgeçilmelidir.”
ŞANLIURFA
Şanlıurfa Tabip Odası ve SES Şubesi, tabip odası binası önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Kurur Fincancı ve Şanlıurfa Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri katıldı. Açıklamada, deprem değerlendirme raporu Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı Bulut Ezer tarafından okundu. Ezer, deprem sonrası Şanlıurfa’da Haran Devlet Hastanesi’nin ağır hasarlı olmasına rağmen depremin ilk gününden itibaren sağlık çalışanlarının çalıştırıldığını belirtti. Ezer, “Son süreçte yeni yapılacak hastanenin, rantçı zihniyetle, bölge ihtiyaçları ve zemin etüd çalışması yapılmadan, yeni kurulan Suruç Devlet hastanesinde de benzeri durumun yaşanması ihtimali bizleri kaygılandırmaktadır” dedi.
‘SAĞLIK SİSTEMİ ENKAZ ALTINDA KALDI’
TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Kurur Fincancı ise, Elazığ, Diyarbakır, Şanlıurfa’da TTB ye bağlı odalarla bir araya geldiklerini belirterek, yarın da Adıyaman’da olacaklarını söyledi. Fincancı, yaşanan depremle birlikte sağlık sisteminin enkaz altında kaldığına vurgu yaparak, “Olağanüstü bir durum yaşadık ama ne yazık ki bu olağanüstü durum, olağan dönemde yaşadığımız sorunları katmerleştirerek artırdı. Biz zaten sağlıkla ilgili ciddi sorunlarla boğuşuyorduk. Geçen sene 14 Mart’ı eylemlerle geçirdik, emek bizim söz bizim demiştik. Çünkü emeğimizi değersizleştiren sağlığı bir tüketim nesnesine dönüştüren bir sisteme karşı mücadele ediyoruz. O zaman da söyledik şimdi de söylüyoruz aslında bu depremde, enkaz altında kalan yaratmaya çalıştıkları allayıp pulladıkları sağlık sistemi oldu. İnsanlarımızı olmaması gereken sağlık sistemi nedeniyle kaybettik” ifadelerini kullandı.
‘BU ENKAZIN ALTINDA DAYANIŞMAYLA ÇIKACAĞIZ’
“Neden her şehirde 10 ASM’den 9’u yıkılır?” diye soran Fincancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü özelleştirmelerle bizi merdiven altlarına ve apartmanların giriş katlarına mahkum ettiler. Böyle ortamlarda sağlık hizmetinin verilemeyeceğini söylemiştik. Rantta dayalı sistemin içinde gıcır gıcır diye övündükleri şehir hastaneleri hasar aldı ve yıkıldı. Sağlık sistemi enkaz altında kalmıştır. Biz bu enkazın altında birlikte dayanışmayla çıkmak ve yeni tüm canlılara yarışır bir sistemi kurmak için mücadele ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz.”
ADIYAMAN
SES ile Türk Tabipler Birliği, Narlıkuyu Çadır Kenti’nde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya SES Denizli, Bursa, Muş, Kars, Adıyaman şubeleri ile Mardîn ve Şanlıurfa Tabip Odaları üyeleri katıldı. Açıklamada konuşan SES üyesi Birtürk Özkavak, “Pandemide cilası dökülen, depremde enkaz altında kalan sağlık sisteminin yerine yenisini inşa kuracağız” dedi. Sağlık hizmetinin metaya dönüştürüldüğünü kaydeden Özkavak, “Günümüzde kapitalist sermaye birikim sürecinin en önemli değerlenme alanları arasında yerini almış, kar alanına dönüştürülen sağlık hizmeti ise sürekli kışkırtılarak daha fazla talep edilir hale getirilmiştir” dedi.
Depremde sağlık sisteminin de enkaz altında kaldığını vurgulayan Özkavak, “Yıkılan hastaneler, ağır hasarlı hastaneler, ayakta kalsa bile jeneratörleri devreye saatlerce girmeyen sağlık kurumları. Solunum cihazlarına bağlı olan yaşamını yitiren hastalar, Aile Hekimliği Sistemiyle özelleştirilen birinci basamak kurumlarının yıkılan binaların altında kaldı. Özel hastanelerin tamamı kullanılamaz hale geldi. Depremin üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen açılamayan birinci basamak sağlık hizmetleri, yapılamayan aşılar ve gebe takipleri, verilemeyen koruyucu sağlık hizmetleri” diyerek sistemin enkaz altında kaldığını söyledi.