Kahramanmaraş merkezli, 7,7 büyüklüğündeki depremden iki yıl önce, depremin etkilediği bütün kentlerde kapsamlı araştırmalar yapılarak risklerin belirlendiği, buna karşılık risklerin azaltılması konusunda harekete geçilmediği ortaya çıktı. AFAD’ın öncülüğünde, valilikler, yerel yönetimler, üniversiteler, kamu kurumlarının ilgili birimleri tarafından, Türkiye’deki bütün kentler için “Afet Risk Azaltma Planı” hazırlanmasına karşılık, riskli bölgelerde gerekli adımların atılmaması felaketin bilançosunun ağır olmasına yol açtı.
Kahramanmaraş’a ait planda, “zemin koşullarının sıvılaşmaya müsait olması, yer altı su seviyesinin yüksekliği, bölgenin aktif fay zonuna yakınlığı” riskler olarak sıralandı. Hatay ile ilgili planda, “İlimizde sıvılaşma riski yüksek olan alüviyal zeminde yapılaşmanın bulunması, kentsel dönüşümün parsel bazında yapılıyor olması, yapı stoğu bilgisinin yetersiz olması, vatandaşların zorunlu deprem sigortasını (ZDS) yaptırmaması, ruhsatsız yapıların bulunması ve yapılaşmada denetim eksikliği” risk olarak gösterildi.
AFAD öncülüğünde hazırlanan, valiliklerin ve AFAD’a bağlı il müdürlüklerinin internet sitelerinde yer alan raporlarda, depremin ağır hasar verdiği kentlerle ilgili olarak çarpıcı tespitler yapıldı:
Sıvılaşmaya müsait zemin
2020 Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda, şehrin geneline yönelik değerlendirmede “Olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda şehrin büyük bir kısmının etkileneceği öngörülmektedir. Expo 2023 alanının zayıf bir zemin üzerine kurulu olması ve şehrin 3 ana girişindeki ulaşımın köprülerle sağlanması, bu bölgelerin yapı güvenliğinin kontrolünü önemli hale getirmektedir” denildi.
Kahramanmaraş’ın zayıf yönleri ise bölgenin aktif fay zonuna yakın olması, zemin koşullarının sıvılaşmaya müsait olması, yeraltı su seviyesinin çok yüksek olması sayıldı.
Planda, Adana ve Kayseri yolu girişlerindeki köprülerin yapım yılının eski olması dezavantaj oluşturduğu, ancak Gaziantep yolu girişindeki köprünün yapım yılının yeni olması avantajlı bir durum olduğu değerlendirmeleri yapıldı.
Ruhsatsız yapılar ve denetim eksikliği
2021 Hatay İl Afet Risk Azaltma Planı’nda da şöyle denildi:
“İlimizde sıvılaşma riski yüksek olan alüviyal zeminde yapılaşmanın bulunması, kentsel dönüşümün parsel bazında yapılıyor olması, yapı stoğu bilgisini yetersiz olması, vatandaşların zorunlu deprem sigortasını (ZDS) yaptırmaması, ruhsatsız yapıların bulunması ve yapılaşmada denetim eksikliği, yapı üretim sektöründe çalışan tüm personelin depreme dayanıklı yapım ilkeleri konusunda eğitim alma zorunluluğunun bulunmaması, halkın kentsel dönüşüme katılımda isteksiz olması, yapıların deprem dayanıklılık testlerinin ücrete tabi olması ve yaptırılmasının vatandaşın isteğine bırakılması, ilimizde ulaşım mastır planının olmaması, ilimizin bazı bölgelerinde niteliksiz yapılaşmanın sit alanları ile iç içe olması, imar barışı sonucu oturum izni alan binaların tam olarak depreme dayanım koşullarının sağlayıp sağlamadığının bilinmemesi, zemin etüt laboratuvar sayısının yetersiz olması, kentsel dönüşüm çalışmalarında yer seçim alanlarının kısıtlı olması, yerleşim alan çevresinin genellikle verimli tarım arazileri, orman, sanayi kuruluşlarıyla çevrili olması, zayıf yönler olarak belirlenmiştir.”
Planda, “Hatay’ın tektonik yapısı ve aktif fay hatlarının varlığı, fay hattına yakın yapı stokunun olması, şehirdeki bazı bölgelerde yeraltı su seviyesinin yüzeye yakın olması ve sıvılaşma riskini arttırması, sanayi bölgelerinin deprem açısından riskli bölgelerde bulunması, ekonomik ömrünü yitiren binalar ve 1998 öncesi yapılan yapılara yeterli analizlerin yapılmamış olması, Afete Maruz Bölge (AMB) içerisinde yapılaşmaların olması ve bu yapıların yıkılmaması, ikincil afetlere sebebiyet verecek tesislerin varlığı” tehdit olarak değerlendirildi.
Etüt sonuçları değerlendirilmeden imar
2021 Adıyaman İl Afet Risk Azaltma Planı’nda şu tespitler yapıldı:
“Yerleşim bölgelerinin fayın üzerinde olması ve tetikleyici unsurlar, il genelinde kentsel dönüşümün ve konutların yenilenme sürecindeki yavaşlık, karar vericilerin yeni yerleşime açılacak alanlarda imar planlaması esnasında imara esas etüt sonuçlarının değerlendirilmeden alanı imara açmaları, vatandaşların konutlarında gerekli izinleri almadan ve etüt yaptırmadan yapılarında yaptıkları düzenlemeler (alan açmak amacıyla kolon, kiriş gibi taşıyıcı sistemlerde yapılan değişiklikler).
7,4’lük deprem ihtimali “çok olası”
Planda, Adıyaman ili ve ilçelerinde yerleşim alanlarının fay üzerinde kurulması, fayların diri ve uzun fay olması, yaşam alanlarında mühendislik hizmeti almayan, denetimsiz binaların olması ile birlikte binaların bir kısmının bitişik nizamda olması, zemin etütlerinin yapılmamış alanlarda, kötü zemine uygun olarak yapılmayan binaların bulunması, imara esas etüt raporunda önlemli alan olarak belirlenen bölgelerde yüksek katlı yapılaşmasının olması risk faktörleri olarak sayıldı.
Planda, 7,4 büyüklüğünde bir depremin gerçekleşme ihtimali “çok olası” olarak belirlendi.
“Zemin etütleri ayrıntılı yapılmalı”
Gaziantep için 2021 yılında hazırlanan il afet risk azaltma planında şu ifadelere yer verildi:
“Sonuç olarak, Gaziantep İli Nurdağı İlçesi ile İslahiye İlçesi ve çevresi, tektonik yapısı bakımından sismik aktivitesi yüksek olan fay zonu ve çevresi içinde kalmaktadır. Bölge, diriliğini koruyan Doğu Anadolu Fayı ile Ölü Deniz Fayı’nın etkisi altındadır. Bu faylarda 500 yıllık bir enerji birikiminin olduğu ve sismik olarak oldukça yüksek bir potansiyel tehlikenin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durum İlimiz sınırları içerisinde sağlam olmayan, alüvyonal zeminler üzerindeki yapılarda riski ve oluşacak hasar derecesini artıracağını kaçınılmaz kılmaktadır. Gaziantep İli ve çevresinin deprem açısından çok uzun sayılabilecek bir durgunluk dönemi geçirmekte oluşu nedeniyle halk, olası bir deprem tehlikesinden habersizdir. Bu durum tehlikenin boyutunu bir kat daha artırmaktadır. Olası bir depremde can ve mal kayıplarını en aza indirmek için, meskün alanlarda zemin etütlerinin ayrıntılı olarak yapılması ve tehlikeli zonlardaki yapıların tahliyesi zaruridir. Ayrıca, yeni kurulacak köy, kasaba ve kentlerin kuruluş ve gelişme yerlerinin seçiminde deprem etkinliği ve deprem riski mutlaka dikkate alınmalıdır. Aktif faylardan uzak ve sağlam zeminler üzerinde, betonarme ve statik hesapları doğru olan, depreme dayanıklı binalar yapılmalıdır”.
Gaziantep’in deprem açısından zayıf yönleri de şöyle sıralandı:
“Halkın, birçok mühendis ve müteahhittin Gaziantep’in deprem tehlikesi konusunda bilgi sahibi olmaması ve bu kişiler tarafından Gaziantep’in deprem potansiyelinin dikkate alınmaması, Gaziantep’teki üniversitelerde Jeoloji Mühendisliği, Jeofizik Mühendisliği gibi yer bilimleri ile ilgili bölümlerin bulunmaması, kentsel dönüşümün yeteri kadar hızlı yapılamaması, kentsel dönüşüm yapılacak alanların afet riski önceliğine göre belirlenmemesi, yapı stokunun çıkarılmamış olması, yapı stoku, zemin durumu, fay hattına uzaklık gibi kriterler göz önüne alınarak depremde öncelikli riskli bölgelerin tespit edilmemiş olması, enerji yönünden; kurulu güç kapasitesi fazla olmasına rağmen şehir merkezinde herhangi bir trafo merkezi kesintiye uğradığında diğer trafo merkezleri üzerinden güç aktarım kapasitesinin sınırlı kalması, zayıf şebeke alt yapısı, çarpık kentleşme, haberleşme- iletişim altyapısı yönünden; özellikle ilçelerimizde direkli havai güzergâhları olduğundan doğal afet sonucunda direklerin devrilmesi, havai kabloların kopması riski, şehrin gelişiminin Doğu Anadolu Fay hattına doğru (batıya ve kuzeye) ilerlemesi, bu bölgelerde yüksek yoğunluklu imar uygulamalarına gidilmesi, yapıların inşaat aşamasında yeterince kontrol edilmemesi, yeni inşaatlarda dahi, etriyelerin kanca yapılması gibi temel inşaat prensiplerinin göz ardı edilmesi ya da bilinmemesi, konuya yalnızca tek disiplin ya da yalnızca mevcut kurumların gözüyle bakılması ve önümüzde duran sorunların bugüne kadar bildik yöntem ve araçlarla üstesinden gelinebileceğinin varsayılması, iç mekânlarda kullanılan eşya, araç ve gereçleri depreme dayanıklı şekilde sabitleme işlemi yapmaması.
Ruhsatsız ve yığma yapılar
Gaziantep sınırları içinde büyük deprem üretebilecek aktif fayların bulunması (27-55 km mesafelerde) ve bu fayların tekrarlanma periyotlarının aşılmış ya da yaklaşılmış olması, yapı stokunun büyük bir kısmının ruhsatsız yapılardan oluşması ve yığma yapı şekilde gecekondu tarzı yapılan semt ve mahallelerin çokluğunun yanı sıra plansız/çarpık kentleşmenin önlenememesi ile uygulamalardaki denetim eksikliği, Gaziantep’e içme suyu sağlayan tesislerin Doğu Anadolu Fay Hattına çok yakın olması, nüfus artmasına rağmen kurumlardaki teknik personel, uzman personel sayısının aynı oranda artmaması, artan kira ve yaşam giderlerinden dolayı dar gelirli vatandaşlarımızın kaçak yapılaşmaya yönelmesi, zayıf zeminlerde önemli bir nüfus ve yapı stokunun bulunması, özellikle 2000 yılından önce inşa edilmiş yapıların çok önemli bir çoğunluğunun depreme karşı dayanıksız olması, imar barışı kapsamında kaçak yapılara yapı kullanma ruhsatı verilmesi, Deprem Yönetmeliğinde istenmeyen düzensizlikler olarak geçen, depremlerde yıkıcı etkileri bilinen zayıf kat, yumuşak kat oluşumuna (alttı dükkan üstü konut) imar uygulamalarında yaygın bir şekilde yer verilmesi, Kat Mülkiyeti Kanunu sadece binada oluşan zararların giderilmesi için değil zarar oluşmadan önce risklerin belirlenmesi ve giderilmesi.”
“Personel yetersiz”
Şanlıurfa ile ilgili 2021 tarihli planda “Şanlıurfa ilinden geçen aktif fay hattı bulunmamasına rağmen Doğu Anadolu Fay hattına yakın olması nedeniyle bu hat üzerinde meydana gelebilecek şiddetli bir depremden ikincil olarak etkilenmesi muhtemeldir. Doğu Anadolu Fay hattında meydana gelebilecek bir depremde Şanlıurfa’nın özellikle bu hata yakın olan yerleşim yerlerinde yapısal hasarlara neden olabilecektir. Deprem konusunda kent nüfusunun bilinçli hazırlıklı olmaması, deprem tehdidinin ciddiye alınmaması durumu kentin sosyal faktörlerinin değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır” denildi.
Planda, şöyle devam edildi:
“Finansal eksiklikler, mevzuat ve yönetmelik sorunları, yer seçimi konusunda kurumlar arası iletişimin olmaması, kontrol ve denetim mekanizmalarının işleyişindeki eksiklikler de ekonomik, politik/yasal açıdan değerlendirilmesi gereken önemli konulardır. Şanlıurfa ilinde afet toplanma alanlarının levhaları ile birlikte belirlenmiş olması, deprem gözlem istasyonlarının mevcut olması ve geçici barınma merkezlerinin belirlenmiş olması gibi durumlar amaç-hedef ve eylemlerin belirlenmesi sürecinde GZFT analizinin önemini ortaya çıkarmaktadır. Mevcut mevzuatların uygulanmasında yaşanan sıkıntılar, Tehlike ve risk haritalarının tüm ili kapsayacak şekilde tamamlanmamış olması, teknik personel yetersizliği, hizmet götürebilme şartlarında yaşanan zorluklar gibi konular ise teknik açıdan değerlendirme alanının önemine vurgu yapmaktadır. Finansman ihtiyacının olması ve bu ihtiyaçların önceliklendirilmesi üzerine yapılan tartışma ise idari ve ekonomik faktörlerin değerlendirilmesi açısından önemlidir.”
“İlimizi depreme hazır hale getirmektedir”
Malatya ile ilgili 2021 tarihli planda da “İlimizin Güneyinde bulunan ve Doğanyol-Pütürge Şiro çayı uzanan Doğu Anadolu Fay Zonu ile Sürgü, Doğanşehir, Akçadağ, Arapgir ve Ovacık’a kadar uzanan Malatya fayı İlimiz için deprem riski oluşturabilecek aktif faylardır. İlimizde acil toplanma alanlarının ve barınma alanlarının tespit edilmiş olması, düzenli afet bilinci eğitimlerinin verilmesi ve tatbikatların yapılması ilimizi depreme hazır hale getirmektedir. Buna karşın ilimizin yüz ölçümünün çok büyük olması, coğrafik koşullar ve iletişimde sıkıntılar yaratabilmektedir. Depremin tetikleyeceği ikincil afetler (Heyelan, Kaya düşmesi, Çığ ve su baskını gibi) ilimiz için risk oluşturmaktadır. Karstik boşlukların çok fazla olması, bazı kesimlerde sıvılaşma riskinin ve farklı oturma problemlerinin var olması da ilimiz için tehdit oluşturmaktadır. İl merkezinde mikro bölgeleme çalışmaları tamamlanmış ve yerleşime uygunluk haritası oluşturulmuş olmasına rağmen ilçe merkezlerinin tamamında böyle bir çalışma yapılmamıştır. Ayrıca ilçe merkezlerinde bina envanter bilgisinin bulunmayışı, yeterli teknik personelin olmaması bir zayıf yön olarak karşımıza çıkmaktadır. İl merkezinde imar planlarının havza alanlarına doğru kayması ve bu alanlarda artan yapı stoğu ve diğer alanlarda kalan yapı stoğunun 1999 yılı öncesine ait olması da zayıf yönler arasında yer almaktadır” değerlendirmeleri yapıldı.
“Zemin özellikleri dikkate alınmadan…”
2021 Adana İl Afet Risk Azaltma Planı’nda şu tespitler yapıldı:
İlimizin jeolojik yapısı, ilimizde aktif fay hatlarının bulunması, alüvyon zemin olan zayıf zeminlerde ve sıvılaşma riski olan yerlerde yapılaşmanın yoğun olması, kentsel dönüşümün bina bazında olması ve zemin özellikleri dikkate alınmadan yapılması, ilimiz merkezinde doğu-batı güzergahında olan tren hattının güney bölgesinin (Seyhan ve Yüreğir ilçesinin güney kısmı) sıvılaşma tehlikesi olan yerler arasında olması, afet master planının olmaması, yapı stoğunun olmaması, vatandaşların DASK yaptırmaması, ilimizde kaçak yapıların bulunması, ilimizde bulunan müteahhitlerin teknik anlamda yetersiz olması, Deprem Yönetmeliğinin pratikte uygulama problemlerinin olması ilin zayıf yönleri olarak tartışıldı. Deprem Yönetmeliğinin olması, kentsel dönüşümün insanlar tarafından benimsemesi, ilimizde teknik personel açısından güçlü bir kadroya sahip kurumların bulunması fırsat olarak değerlendirildi. Zeminlerimizde sıvılaşma tehlikesinin olması, ilimizde bulunan fay hattına yakın yapı stoğunun olması. İlimizde alüvyon zeminlerin ve tarımsal alanların yoğun olması, Ceyhan’ın tamamı, Seyhan, Yüreğir, İmamoğlu ve Kozan ilçelerinin alüvyon zeminleri deprem açısından riskli alanlar olması, YSS Adana’nın güney kesiminde daha yüksek olması ve bu durumun sıvılaşma riskini artırması, sanayi alanlarının riskli alanlarda yapılması, kaçak yapılar ve ekonomik ömrünü (müdahale açısından sorun) dolduran binalar olması, deprem yorgunu 1998 öncesi yapılan yapılarda insanların ikamet etmesinin ili tehdit eden unsurlar olduğu vurgulandı.”
“Yeni yerleşim olmamalı…”
Diyarbakır ile ilgili 2021 tarihli planda da şu tespitler sıralandı:
“Diri fay üzerinde ve yakınında yeni yerleşim olmamasına dikkat edilmesi ve “Fay Sakınım Bandı” uygulamasına geçilmesi can ve mal kaybının önüne geçilmesini sağlayacaktır. Merkez Bağlar, Şehitlik, Seyrantepe, Aziziye Mahallelerinde kaçak yapıların yoğun olduğu yerlerde ve tüm ilçelerde yapı envanteri çıkarılarak, kentsel dönüşüm ve güçlendirme çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Kuzey İlçelerinde topografya ve zemin koşullarının kütle hareketliliğine elverişliliği nedeniyle deprem sırasında ve sonrasında heyelan, kaya düşmelerini de tetikleyeceğinden bu tür riskli alanlardaki yerleşim alanlarının boşaltılması çevresel faktörler açısından önemlidir. Yerleşim açısından kentin jeolojik özelliklerinin biliniyor olması ve yeni imar alanlarında (Kayapınar ve Bağcılar Mahallesi’nde) yapılan yapıların yüksek oranda Yapı Denetim Yönetmeliği’ne uygun yapılıyor olması önemli bir gelişmedir. Ancak denetim mekanizması ile ilgili sorunlar bulunmaktadır. Deprem zararlarını en aza indirmek için; mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınmalı, zemin ve temel etüt raporları standartlara uygun yapılmalı, riskli alanlar imara açılmamalı, bilimsel normlara dayalı yer seçimi yapılmalı, İmar Planına altlık teşkil eden jeolojik-jeoteknik etütler yapılmalı, ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir.
“Yapı stok durumu ile ilgili bilgi yok”
2021 Kilis İl Afet Risk Azaltma Planı’nda da şöyle denildi:
“6.9 büyüklüğündeki deprem senaryosu sonucunda Kilis ilinde 36 bin 616 binanın etkileneceği düşünülmektedir. Kilis ili için 4033 bina az hasarlı, 2522 bina orta hasarlı, 1556 bina ağır hasarlı ve 183 bina ise yıkık olarak tahmin edilmiştir. Kilis genelinde 131819 kişinin depremden etkileneceği tahmin edilmektedir. Depremden dolayı 234 kişinin ayakta tedavi edileceği, 76 vatandaşımız hafif yaralı, 38 vatandaşın ağır yaralı ve 17 vatandaşın ise vefat edeceği tahmin edilmektedir. Ancak Kilis ili merkezinde sokak ve mahalle bazında yapı stok durumu ile ilgili olarak hiçbir bilgi yer almamaktadır. Şehir merkezinde yığma ve betonarme yapı adedi, kat sayıları, yapı yükseklikleri, yapı yaşları gibi bilgilerin acil olarak sokak ve mahalle bazında hazırlanarak deprem senaryosunun daha gerçekçi veriler ile yapılması gerekmektedir. Bu durumda deprem için acil önlem planı hazırlanırken hangi sokak ve mahallelerde hasar dağılımının oluşacağı daha gerçekçi bir şekilde belirlenebilir. Bu durumda Acil Önlem Planı bu şekilde hazırlanabilir.”
KAYNAK: T24 – ÖZGÜR ZEREN