Geçen kasım ayında Düzce’de meydana gelen ve can kaybı yaşanmayan depremle ilgili hazırlanan raporda, AFAD’ın sınıfta kaldığı ortaya çıktı. Raporda, personelin iki gün sonra bölgeye ulaştığı, toplanma alanının yanlış seçildiği, çadır takibinin olmadığı gibi ifadeler yer aldı. DEVA Partisi Yerel Yönetimler ve Şehircilik Politikaları Başkanı Cem Avşar, AFAD raporundaki eksikliklere dikkat çekerek, “Devlet, depreme hazır değil. Rezalet diz boyu. Raporu okurken isyan etmemek elde değil. Neymiş, millet sırf yardım almak için çadırlarda kalmak istemiş… Yuh, yuh, yuh. On bin kere yazıklar olsun” dedi.
AFAD’ın daha can kaybı yaşanmayan bir deprem sonrasını idare edemediğini belirten Avşar, “İstanbul depremi tatbikatı ile ‘İstanbul depremine dahi hazırız’ diyorlardı. Afetlere hazırlanmak, yandaş medya kameralarının önüne geçip şov yapmak değildir. Keşke bu kadar kolay olsaydı. İktidarın boş laf salatası İstanbul depremine hazırlanmamıza keşke yetseydi. AFAD’ın Düzce Depremi Raporu’nda gördük işte. Mumları yatsıya bile kalmadı. Kendi mumlarını kendileri üfleyip söndürdüler. AFAD daha herhangi bir can kaybının, herhangi bir enkazın yaşanmadığı bir deprem sonrasını idare edemiyor. Hayal görmeyelim. Devlet, depreme hazır değil. Rezalet diz boyu” ifadelerini kullandı.
Düzce Depremi raporunun “dehşet verici” olduğunu söyleyen Avşar, şunları söyledi:
“Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) uygulanmamış. Kurumlar arası iş birliği ve koordinasyon sağlanamamış. Afet yönetim merkezinin yeri yanlış seçilmiş. Yemek dağıtmayı bile becerememişler. Çadır dağıtımı yapılamamış. Bazı personeller plansızlık nedeniyle ancak iki gün sonra bölgeye ulaşabilmiş. Afet müdahale grupları hazırlıksız yakalanmış. Yeterli bilgi sahibi olmayan öğretmen ve imamlardan zarar tespit ekipleri oluşturmuşlar ve onlar da yanlış tespitlerde bulunmuşlar.
‘DAHA YEMEK DAĞITMAYI BİLMİYORLAR’
Raporu okurken isyan etmemek elde değil. En çok da vatandaşlarımızı aşağılayan, haddini bilmez ifadeler ağrıma gitti. Neymiş, millet sırf yardım almak için çadırlarda kalmak istemiş… Yuh, yuh, yuh. Aklınıza mukayyet olamadığınızı biliyorduk da insan bunu yazmaya utanır. Daha yemek dağıtmayı bilmiyorlar, bir de vatandaşı fırsatçılıkla suçluyorlar. Kim sıcak yuvası yerine üç kuruşluk yardım için bir bez çadırın altına girmek istesin? Bin kere, on bin kere yazıklar olsun.
Devletin işi afet olunca acıyı paylaşmak değildir. Afetten önce tedbir almaktır. Vatandaşını korumak ve acıyı önlemektir. Önleyici afet politikaları geliştirilmedikçe bu tablo değişmeyecektir. Onun için her fırsatta önleyici politikaları vurguluyoruz. Ne demek bu? Afetlerin yerinden yönetimi anlayışını esas alacağız. Böyle bir afet risk yönetim anlayışını hâkim kılacağız. Bütçede deprem başta olmak üzere afet risk azaltmaya öncelik vereceğiz. Afet risklerinin azaltılması için yeterli kaynak ayıracağız.
‘AFAD’I YENİDEN TANIMLAYACAĞIZ’
Böyle olmaz. AFAD’ın rolünü yeniden tanımlayacağız. Afet mücadelesindeki diğer paydaşları güçlendireceğiz. Atama ve görevlendirmelerde liyakate bakacağız. İşin ucunda can var, can. Afetlerde uzman olmayan kişilerin görev almalarının önüne geçeceğiz. Müdahale sistemini yeniden düzenleyeceğiz.
Yapacağımız çok iş var. Afet Eylem Planımızda açıkladık. İstanbul konusuna özel olarak değindik. İstanbul bizim göz bebeğimiz. İstanbul, bir şehirden daha fazlasıdır. İstanbul’a ihanet; insana, tarihe, medeniyete ihanettir. İstanbul başta olmak üzere kentlerimizi depremlere karşı daha güvenli, yaşanabilir ve sürdürülebilir hale getirmek bizim boynumuzun borcu. Deprem gerçeğine aykırı kentleşmeye izin vermeyeceğimizi şimdiden söylüyoruz.”