Türkiye seçimler öncesinde bir taraftan İsrail ile normalleşme sürecini devam ettirmek isterken, diğer yandan Filistin konusunda hassas tabanını gözetmeye çalışıyor.
İsrail ile Filistinli gruplar arasında son dönemde yükselen tansiyon iki tarafta da kayıplara neden olurken, seçimler öncesinde bir taraftan İsrail ile normalleşme sürecini devam ettirmek isteyen Ankara diğer yandan Filistin konusunda hassas tabanını da gözetmeye çalışıyor. Uzmanlara göre seçimlere kadar iki ülke ihtiyat politikasını sürdürmeye çalışacak.
İsrail güçlerinin 26 Ocak’ta Cenin mülteci kampına düzenlediği baskında 10 Filistinli, 27 Ocak’ta ise yedi İsrailli sivil, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Neve Yakov adlı İsrail yerleşiminde bir Filistinlinin açtığı ateş sonucu öldürüldü. İsrail yetkilileri bu saldırıya yanıt olarak toplu gözaltılar gerçekleştirirken, bölgedeki tansiyon halen yüksek.
Uluslararası Af Örgütü de dün yaptığı yazılı açıklamada, İsrail güçlerinin 31 Ocak 2022’den bu yana geçen bir sene içinde en az 220 Filistinliyi öldürdüğünü duyururken, son bir yılda öldürülen Filistinlilerin 35’inin Ocak 2023’te hayatını kaybettiğini bildirdi.
Tansiyon daha da tırmanır mı?
Peki bölgedeki tansiyon neden artıyor?
Tel Aviv Üniversitesi’nden Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak, Filistin Özerk Yönetimi (FÖY) kurulduğu ilk günden bugüne Batı Şeria’daki Filistin Emniyet Teşkilatı ile İsrail İç Güvenlik Teşkilatı Şin Bet ve İsrail Savunma Kuvvetleri (İSK) arasında tesis edilmiş olan saldırı önleyici bir güvenlik mekanizması bulunduğunu hatırlatarak, ancak son 3 aydır FÖY’nin gerek Şin Bet ile gerekse de İSK ile kurulan bu güvenlik bağını tamamen kopardığını belirtiyor.
İsrail’in kendisine karşı terör saldırısına hazırlanan şüphelilerin kimliklerini daha önce Filistin polisine verdiğini, Filistin polisinin de gerekli gözaltı veya tutuklamaları yaptığını söyleyen Yanarocak, Filistin polisi şu an bu adımları atmayınca Şin Bet ve İSK’nın İsrailli sivillerin güvenliğini sağlamak için Batı Şeria’da Filistin polisinden bağımsız operasyonlar yapmaya mecbur kaldığını söylüyor.
Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken da bölgede temaslarda bulunuyor. Son girişimlere rağmen tansiyonun daha da tırmanıp tırmanmayacağı da bir başka soru işareti.
İzmir Demokrasi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuğçe Ersoy Ceylan, son durumun bu şiddet sarmalı eğiliminin devam edeceğini gösterdiğini belirterek, tırmanmanın münferit olmadığını vurguluyor.
2020’den itibaren düzenlenen İsrail baskınları sonucu 2021’de 80, BM’ye göre 2022’de 151 ve 2023’ün ilk bir ayında 30’dan fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğini anımsatan Ceylan, aynı şekilde Filistinlilerin Yahudilere yönelik bireysel saldırılarında da artış bulunduğunu söylüyor. Ceylan, 2022’de Filistinliler tarafından öldürülen Yahudilerin oranının 2008’den beri en yüksek rakama ulaştığına ve 27 olduğuna işaret ederek, son sinagog saldırısında 8 İsraillinin daha öldüğünü hatırlatıyor.
Ceylan, “Son tahlilde sanki bir süredir dolmakta olan bardak taşıyor gibi, şiddetin artma ihtimali var. İsrail’de hâlihazırdaki iktidarın kompozisyonu ve Filistin yönetiminde yaşanan otorite erozyonu da bunun katalizörüdür” değerlendirmesi yapıyor.
Yanarocak ise şiddet sarmalının sona erdirilmesi için statükoya geri dönülmesi gerektiğini belirterek “FÖY Başkanı Mahmut Abbas’ın Filistin polisine vereceği basit bir emirle İsrail operasyonları bıçak gibi kesilecektir. Buna karşın Abbas kendi iç politika zafiyetleri yüzünden bu adımı atamıyor. İşte düğüm de tam bu noktada” diyor.
Ankara nasıl bir politika takip ediyor?
Öte yandan, Ankara’nın taraflar arasında gerilimi düşürmeye yönelik çağrılarını devam ettirdiği, İsrail ile başlattığı normalleşme nedeniyle ise eskiye kıyasla daha dikkatli bir dil kullandığı göze çarpıyor.
Dışişleri Bakanlığı şiddet olaylarının tırmanmasının ardından iki ayrı açıklama yayınladı.
Cenin olayı ile ilgili açıklamada İsrail kuvvetlerince düzenlenen baskında çok sayıda Filistinlinin hayatını kaybettiğinin üzüntüyle öğrenildiği belirtilerek, “Özellikle Batı Şeria’da giderek daha da artan gerilimden ve artık neredeyse her gün yaşanan can kayıplarından derin endişe duyuyor ve sivillerin ölümlerine yol açan bu saldırıları şiddetle kınıyoruz” denildi. Ankara, bölgede gerilimin tırmanmasının önüne geçilmesi ve can kayıplarının önlenmesi için İsrail makamlarına gerekli önlemleri etkin şekilde almaları yönündeki çağrısını da yineledi.
Bakanlık Kudüs’te 27 Ocak akşamı bir sinagoga düzenlenen ve çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı ise “terör saldırısı” olarak niteleyerek, “Son dönemde bölgede artış gösteren saldırıların yeni bir şiddet sarmalına dönüşmesinden endişe duyuyor, tüm tarafları itidale ve bu tür olayların durdurulması için gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Açıklamalar sonrası gerek sosyal medyada gerekse bazı muhalefet partilerince iktidara eleştiriler yöneltildiği gözlendi.
Yanarocak, Türkiye’nin takındığı tavrın “uzun süren uğraşlardan sonra vücut bulan normalizasyonun ruhuna uygun olduğunu” söyleyerek, Türkiye’nin İsrail ile kurduğu ilişki ve temas sayesinde Filistinlilere daha fazla yararı olduğunu gördüğünü ifade ediyor. Yanarocak sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Filistinlilerin yanı sıra bu Türkiye’nin de yeni Ortadoğu konseptine uyum sağlaması açısından önemli. İbrahim Anlaşmalarından sonra Ortadoğu artık o eski İsrail’i soyutlayan bölge değil. Artık herkes herkesle konuşuyor. Önemli olan menfaatler. Gerisi teferruat.”
Ceylan da İsrail’le ilişkilerdeki normalleşmenin açıklamalara yansımış olduğunun gözlendiğini belirterek, dengeli bir dil kullanılmış olduğunu söylüyor. Yaklaşan seçimlerin bu dengeli dili değiştirme ihtimalinin olup olmayacağı sorusuna ise Ceylan şöyle yanıt veriyor:
“Filistin meselesi seçim konusu yapılırsa tabanı tatmin etmek adına söylemin çok daha sert bir hal alacağını öngörebiliriz. Bu durumdan ikili ilişkiler olumsuz etkilenebilir. Ancak ülkenin dış politika çıkarları açısından normalleşmenin sürdürülmesinin elzem olduğunu umarım siyasiler göz önünde bulundururlar.”
Türkiye ile İsrail ihtiyatlı mı devam eder?
İlişkilerini yıllar sonra büyükelçilik seviyesine çıkaran Türkiye ile İsrail’in bundan sonra seçimlere kadar ihtiyatlı devam etmesi bekleniyor.
Ceylan, ilişkilerde özellikle son 10 yılda yaşananlara bakıldığında güvenin epey zedelendiğini söyleyerek, “O yüzden temkinli adımlar atılıyor olması normal” diyor. Bölge uzmanına göre havadaki bu ihtiyat diğer yandan belirsizliği de besliyor ve Filistin meselesinin yeniden tırmanışı da buna katkıda bulunuyor.
Bu arada İsrail’de Binyamin Netenyahu’nun kurduğu yeni hükümet ülkenin en sağcı iktidarı olarak tanımlanıyor ve bunun da tırmanan tansiyonda payı olabileceği yorumları yapılıyor. Netenyahu ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan eskiden yıldızları barışan iki lider değil ancak yeni süreçle birlikte daha temkinli bir dil kullanıldığı gözleniyor.
Ceylan İsrail’de seçim sonuçları açıklandıktan sonra Erdoğan’ın normalleşmenin sürdürüleceği yönünde bir mesaj verdiğini anımsatarak, aynı ihtiyatı şu ana kadar Netanyahu’nun da gösterdiğini belirtiyor. Türkiye’nin tepkisinin bu aşırı sağcı hükümetin özellikle Filistinlilere ve işgal altındaki topraklardaki yerleşim inşa süreçleri politikalarına bağlı olarak şekillenebileceğini belirten Ceylan, şöyle konuşuyor:
“İsrail hükümetinin de nasıl kararlar alabileceğini, ihtiyatlı davranıp davranmayacağını koalisyon üyeleri düşünüldüğünde kestirmek zor. Normalleşmenin sürmesi isteniyorsa belki gözlerden uzak olmak, düşük profilde seyretmek kamuoyunu da harekete geçirmemek açısından beklenebilir bir durum.”
Halen çalışmalarını İsrail’de sürdüren Yanarocak şu an Netanyahu’nun rayına girmiş olan ikili ilişkilerin gidişatından memnun olduğunu söyleyerek, Türkiye’de yaklaşan seçimler öncesi olumlu veya olumsuz özel bir adım atmayacağını öngörüyor. Yanarocak, şöyle konuşuyor:
“Netanyahu tıpkı daha önce Erdoğan’ın İsrail seçimlerinde yapmış olduğu gibi Türkiye’deki seçimlere kadar bekle ve gör pozisyonunda duracaktır. Mayıs’a kadar dikkatimizi çekecek özel bir gelişmenin yaşanacağını bu safhada düşünmüyorum.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – GÜLSEN SOLAKER