İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Millet İttifakı olarak hazırladıkları Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ne ilişkin olarak, “85 milyonun, huzurla nefes alacağı bir Türkiye’yi, nasıl inşa edeceğimize çalıştık! Ortak aklın ışığında, sorunlarımızı konuştuk. Çözümler için, hep birlikte emek verdik. Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye için; milletimizin yüzünün, umutla güldüğü, Yarının Türkiyesi için hep birlikte hazırlandık. Ve Türkiye’nin, daha önce görmediği bir ilke hep birlikte imza attık” değerlendirmesini yaptı. Akşener, “Sosyal medya operasyonlarına, sözde kulis bilgileriyle yapılan yönlendirmelere kulaklarımızı tıkayıp, sadece ve sadece, milletimizin sesini duyacağız!” dedi.
Akşener, eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetiyle ilgili de, “Böyle alçak bir suikasta sessiz kalamam, Sinan Ateş’in katilleri nerede diye sormaya devam edeceğim” ifadesini kullandı.
“Akşener’den Erdoğan’a: Bu sorulara cevap vermeden, o koltukta rahat oturamazsın!”
Akşener, partisinin grup toplantısında şöyle konuştu:
“Geçen hafta söylemiştim: ’14 Mayıs’a kadar, her konuşmamda; Sayın Erdoğan’a, aynı soruyu soracağım’ demiştim. Sayın Erdoğan, 38 yaşındaki, genç bir akademisyene, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı’na, Ankara’nın göbeğinde, kim suikast düzenledi? Banuçiçeğin ve Bengisu’nun babasına, Sinan Ateş’e, kim kıydı, katiller, nerede saklanıyor, saklanmalarına, kim izin veriyor, yargı sürecini, kimler baltalıyor? Bu sorulara cevap vermeden, o koltukta rahat oturamazsın!
“Devletin içinde, mafyalar, çeteler, uyuşturucu satıcıları kol gezerken; ‘cumhurbaşkanıyım’ diye, ortalıkta gezemezsin!”
Devletin içinde, mafyalar, çeteler, uyuşturucu satıcıları kol gezerken; ‘cumhurbaşkanıyım’ diye, ortalıkta gezemezsin! Banuçiçeğin, babasız geçen, ilk doğum gününde, gece başını, yastığa koyup, rahat rahat uyuyamazsın! Beni iyi dinle, Sayın Erdoğan! Vicdana sığmayanı, Türkiye’ye sığdıramazsın! Hiçbir haksızlığa boyun eğmeyenleri, ne yaparsan yap, susturamazsın!
“Katilleri kim saklıyor?”
‘Milletin adamıyım’ diye böbürlenip; milletin canına kastedilirken, susamazsın! Bu millet sana, ne istediysen verdi. Sense gittin, ucube bir sistemi başımıza bela ettin. ‘Ayağımda pranga var’ dedin. ‘Tüm yetkiler benim olsun’ dedin. ‘Tek söz sahibi ben olayım’ dedin. Madem öyle; madem, prangalarından sıyrıldın; o zaman söyle bakalım: Sinan Ateş’in katilleri nerede? Madem öyle; madem, tek söz sahibi sensin; o zaman söyle bakalım: Katilleri kim saklıyor?
“Ya Sinan Ateş’in kanını yerde bırakacaksın ya da hesabını soracaksın”
Madem öyle; madem, tüm yetkinin sahibi sensin; o zaman söyle bakalım: Adalet neden yerini bulmuyor? Sayın Erdoğan! Bu alçakları bulmak, senin vazifendir. Emniyetin ve yargının, işini yapmasına engel olanları bulmak, senin sorumluluğundur! Adaletin yerini bulmasını sağlamak, senin boynunun borcudur! Aksi takdirde, bu kan, senin de eline bulaşır! Bu vebal, senin de yakana yapışır! Bu göz yaşları, seni de bulur! Can almayı kendilerine, hak gören alçaklar; bu ülkede, elini kolunu sallayarak dolaşamaz. Çünkü devlet; katilleri koruyup kollama yeri değildir. Çünkü devlet; cinayeti örtbas etme yeri değildir. Çünkü devlet; milletin vicdanını yaralama yeri değildir! Şimdiye kadar sustun, duymazdan geldin, görmezden geldin. Artık senin üstüne düşen, bir seçim yapmaktır. Ya bu şehir eşkıyalarını, görmezden gelmeye devam edeceksin ya da bu işin sonuna kadar gideceksin. Seçimini yap! Ya Sinan Ateş’in kanını yerde bırakacaksın ya da hesabını soracaksın. Seçimini yap!
“Böyle alçak bir suikasta, sessiz kalamam”
Ya makamının hakkını verip, bu alçaklığın karşısında, dik duracaksın. Ya da katillerin, alçakların karşısında, boyun eğeceksin. Seçimini yap, Sayın Erdoğan! Ben bir anne olarak, bir babaanne olarak, 27 yıldır, aktif politika yapan, bir siyasetçi olarak, böyle alçak bir suikasta, sessiz kalamam. Kalmayacağım!
“Gerçek katiller, gün yüzüne çıkana kadar bu kürsüden, acizliğini, yüzüne vurmaya devam edeceğim!”
Gerçek katiller, gün yüzüne çıkana kadar bu kürsüden, acizliğini, yüzüne vurmaya devam edeceğim! Yer delinse de, gök yıkılsa da vicdanları titremeyenlere inat; ‘Sinan Ateş’in katilleri nerede?’ diye sormaya, devam edeceğim! Ne diyor Abdürrahim Karakoç? ‘Mevzuatlar kısıyor, hakikatin sesini; kulaklar sağırlaştı, lisanlar kör ve topal. Zorbalar talan etti, adalet ilkesini; dert yükü ağırlaştı, vicdanlar kör ve topal…’Biz, İyi Parti olarak; Tüm susanlara inat; hakikatin sesini duyurmaktan vazgeçmeyeceğiz!
“Sinan Ateşler bir daha katledilmesin diye; evlatlar babasız kalmasın, devlet milletinden kopmasın diye yılmadan mücadele etmeye devam edeceğiz!”
Tüm zorbalara inat; adaleti, hakkı, hukuku çiğnetmeyeceğiz! Vicdanları kör, yürekleri topal, kalpleri sağır olanlara inat; bu çarpık düzeni, biz değiştireceğiz! And olsun, şart olsun! Ocaklara, bir daha böyle ateşler düşmesin diye; Sinan Ateşler bir daha katledilmesin diye; evlatlar babasız kalmasın, devlet milletinden kopmasın diye yılmadan mücadele etmeye devam edeceğiz!
EYT kanun teklifi: Bizim çözümlerimiz, projelerimiz, mirî maldır
Biliyorsunuz, emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) ile ilgili kanun teklifi, yüce Meclisimize sunuldu. Biz, en başından beri, EYT’li kardeşlerimizin sorununun çözümüne, bir sosyal yardım olarak değil; bir hak kaybının giderilmesi ve nesiller arası adaletin sağlanması olarak baktık. Bununla birlikte sosyal güvenlik dengesine olan etkisini de göz ardı etmedik. Ne var ki, Ak Parti İktidarı; vatandaşın faydasına olan, her meselede olduğu gibi bunu da, bir lütuf gibi sunmaktan, geri durmadı. Hatırlayın! Tarih 24 Ekim 2018…İyi Parti Grubu olarak EYT’li kardeşlerimizin sesini duyduk ve meselenin araştırılması için Meclis’te bir önerge verdik. Yetinmedik, EYT’li kardeşlerimizle birlikte çalışıp sürdürülebilir bir çözüm planını, beraber ortaya koyduk.
Bu kürsüden de tüm Türkiye’ye duyurduk. Hatta; EYT çözüm planımızın, yıllık maliyeti; geçmediğimiz köprüler, kullanmadığımız yollar gitmediğimiz hastaneler, binmediğimiz uçaklar için yandaşlara ödenen, hazine garantilerinin, yıllık yükünden daha azdı! Önergemiz, Ak Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Çözüm planımız, duymazdan gelindi. Ama, nedense birden, EYT’li kardeşlerimiz için, ‘çift dikiş’ diyenler; ‘seçim kaybetsem bile yapmam’ diyenler; ‘zaten yapacaktık, zamanının gelmesini bekliyorduk’ demeye başladılar .Olsun…Hep söylüyorum. Bizim çözümlerimiz, projelerimiz, mirî maldır. Alsınlar, uygulasınlar.
“EYT konusunda da yarım yamalak iş yaptılar”
Biz, milletimizin yararına olan, her projemizin, hayata geçirilmesinden, ancak memnuniyet duyarız. Yeter ki, doğru düzgün uygulasınlar…Ama gelin görün ki eskiler, ‘gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş’ demişler…Hemen her konuda olduğu gibi, EYT konusunda da yarım yamalak iş yaptılar. Yeni mağdurlar meydana getirmekten çekinmediler. Mevcut kanun teklifinde 1999 yılında, yürürlüğe giren yasanın, zorunlu kıldığı, yaş sınırı, kaldırılıyor. Ancak bu sefer de aynı yasanın artırdığı prim ödeme gün sayısı, değiştirilmiyor. Oysa iktidar yaptığı kafa karıştırıcı açıklamalarla insanlarımızı bunun tersine inandırdı. Ve gelinen noktada EYT’li kardeşlerimiz, şimdi de, prime takıldılar. Buradan, iktidara seslenmek istiyorum; Net bir şekilde bilgilendirmediğiniz için, vatandaşlarımız borçlanma hakkından, faydalanmak adına; arabasını sattı, kredi çekti, para yatırdı. Şimdi onlara, ‘prim ödeme gün sayınız yetmiyor’ diyorsunuz.
Biz boşuna , ‘devlete ciddiyet yakışır’, ‘devlete liyakat yakışır’ demiyoruz… Madem, bizim çağrımız ve mücadelemizle harekete geçtiniz bari, çözüm önerimizi de, bütünüyle alsaydınız…Madem giderayak, seçim için de olsa milletin yararına, bir iş yapacaktınız bari onu da, doğru düzgün yapsaydınız… Nitekim bu meseleden etkilenen, bir başka kesim de sayıları milyonu bulan, staj ve çıraklık mağdurlarımız…Onların sorunlarının da bu kanun teklifiyle, çözülmesini bekliyorduk.
“Seçime kadar, gerekeni yaptılar, yaptılar, 14 Mayıs’tan sonra biz geliyoruz”
Ama sizin, bir şeyi, bin defa söylemeden, yapmamak gibi bir garip huyunuz var. Yazıktır, günahtır! Bu insanların haklarını, niye vermiyorsunuz? Bu konu için de, önerge verdik. İyi Parti olarak; ‘Mağdur kardeşlerimizin, çıraklığa ve staja başladıkları tarih, uzun vadeli sigorta başlangıcı olarak sayılsın’ dedik. ‘Hak ve adalet, bunu gerektiriyor’ dedik. Seçime kadar, gerekeni yaptılar, yaptılar…Yapmazlarsa, kimse merak etmesin…14 Mayıs’tan sonra, biz geliyoruz. İyi Parti iktidarında, emeklilik sistemini, tümüyle ele alacağız. Adil, sürdürülebilir ve gerçekçi bir sistemi, tüm emekçilerimizle buluşturacağız. Emin olun, çok az kaldı.
“Sözde vizyon, özde atmasyon olan açıklamasını yaptığında dolar kuru, 1 lira 75 kuruştu”
Sayın Erdoğan, bundan tam 11 yıl önce 2023 vizyonunu açıklamıştı. Sözde vizyon, özde atmasyon olan açıklamasını yaptığında dolar kuru, 1 lira 75 kuruştu.
“Ahmaklığa, ‘ahmaklık’ demek bile siyasi yasak sebebi oldu”
Bugün nihayet, o vizyonun, gerçekleşeceği söylenen, 2023’e girdik ve dolar, 18 lira 81 kuruş…Sadece bu durum bile, aslında her şeyi anlatıyor…Geçtim vizyonu, büyük bir çapsızlığın, ibretlik eseri, tüm görkemiyle, karşımızda duruyor. Mesela; 2012’de, Sayın Erdoğan demişti ki; ‘Siyasete katılma ve siyaset yapma hakkına getirilen yasaklar, ortadan kaldırılacak’. Ancak gelin görün ki; 2023’te, ahmaklığa, ‘ahmaklık’ demek bile siyasi yasak sebebi oldu.
Mesela, demişti ki; ‘İşsizliği, yüzde 5’e çekeceğiz’. Ancak gelin görün ki 2023’te, bu da yalan oldu. İş aramaktan umudunu kesenleri bile, işsiz saymayan TÜİK’in makyajlı rakamlarına rağmen hedefi tutturmayı geçtim, işsizliği katladılar. Mesela, demişti ki; ‘Dünyanın en büyük, 10 ekonomisi arasına gireceğiz’. 2023’e geldiğimizde bırakın yükselmeyi, yerimizi bile koruyamadık.
“2012’de, dünyanın 17. ekonomisiydik; 2023’te, 20. ekonomisi olduk”
2012’de, dünyanın 17. ekonomisiydik; 2023’te, 20. ekonomisi olduk. Mesela, Sayın Erdoğan demişti ki; ‘Ar-Ge harcamalarında, dünyada 1. lige çıkacağız’. Peki, 2023’te ne oldu? Ar-Ge’de, amatör kümeye düştük…Ancak hakkını yemeyelim. Mesela, yolsuzlukta 1. lige çıktık. İsrafta, 1. lige çıktık. Hatta enflasyonda, dünya şampiyonluğuna oynuyoruz. Mesela, yine 2012’de, demişti ki; ‘Türkiye, teknoloji ihraç eden ülke olacak’. 2023’te ise; bu fevkalade parlak arkadaşımız herhalde, kendi vizyonunu, yanlış anlamış olacak; Türkiye, maalesef, teknoloji ihraç eden değil, teknoloji ithal eden bir ülke oldu. Ez cümle; Sayın Erdoğan’ın, yine bir seçim döneminde, 2023 vizyonu diye şişirdiği, boş vaatleri, her zamanki gibi, yine baştan sona yalan oldu…
“14 Mayıs’ta Beştepe’deki müdürü kovacağız!”
Bir şirket müdürü düşünün: Şirketi büyüteceğini söylesin; ama şirketi küçültsün. ‘Kâr rekoru kıracağım’ desin; ama zarar rekoru kırsın. Şirket zarar ederken, borçlanıp uçak alsın. İşleri, eşe dosta paslayıp, şirketin kasasını boşaltsın. Çalışanlara maaş ödeyemezken, lüks ofisinde, tüm gün ense yapsın. Sizce bu müdüre ne yaparlar? Kovarlar değil mi? İşte 14 Mayıs’ta, biz de Beştepe’deki müdürü kovacağız! Yaptıklarının hesabını, milletimizle birlikte, sandıkta soracağız!
“Şunun şurasında, 102 gün kaldı”
102 gün sonra bu vizyonsuzluktan, bu beceriksizlikten, bu vasatlıktan kurtulacağız! Hiç merak etmeyin, o sene bu sene! 102 gün sonra, iktidar değişecek ama sanayi ve teknoloji alanında her geçen gün, geriye giden bir Türkiye gerçeğiyle maalesef karşı karşıyayız.
Elimizdeki veriler rakiplerimizin ve dünyanın, gerisinde kaldığımızı gösteriyor. Dünya Bankası verilerine göre; 2014-2019 döneminde, çalışan başına, sanayi katma değerimiz, her yıl ortalama, yüzde 2,1 artmış. Ama aynı artış, dünyada ortalama, yüzde 2,4,kendi gelir grubumuzda ise, ortalama, yüzde 5,3 olmuş. 2011-2021 döneminde ise; toplam faktör verimliliği artışının, büyümemize katkısı, yüzde 12 olmuş. Oysa bu oran, Romanya’da, yüzde 50,
Bulgaristan’da, yüzde 45, Polonya’daysa, yüzde 27 olarak gerçekleşmiş. Peki, gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki verimlilik farklarının nedeni nedir, biliyor musunuz?
Büyük bir oranda, teknolojik gelişmelere uyum sağlayamamak. Mesela bir örnek vereyim: Kaç yıldır, ‘Sanayi 4.0’da öne çıkacağız’ diyorlar, değil mi? Peki, bu dönüşümün, kolaylaştırıcı faktörü olan internet hızı ve altyapısında, ne durumdayız? Uluslararası verilere göre, sabit internet hızında, Aralık 2022 itibarıyla178 ülke arasında, 106. sırada yer alıyoruz. Rakip ülkeleri geçtim; Gelişmişlik abidesi, Nikaragua ve Ruanda’da bile, internet bizden hızlı…İşte size, Ak Parti iktidarının, ‘Sanayi 4.0’ hamlesi…
“Bay Kriz ve Nebati Bakan ikilisi gibi bir realite var…”
Dünya Bankası verilerine göre; dünyadaki toplam ihracatın, yüzde 20’si yüksek teknolojili ürünlerde gerçekleşiyor. Bizdeyse bu oran, 2007’de, yüzde 2,1 iken, 2021’de, yüzde 3,3 oldu…Şimdi elbette, ‘Burada büyük başarı var’ diyecek Ak Partili, havuz yorumcuları olabilir. Ama maalesef, işin aslı pek de öyle değil. Çünkü aynı dönemde, bu oran Romanya’da, yüzde 4,4’ten, yüzde 11 buçuğa, Polonya’da, yüzde 3,8’den, yüzde 9,4’e, Çekya’da ise, yüzde 15,2’den, yüzde 20,3’e çıkmış. Yani; üretimlerinde, esaslı bir teknolojik dönüşüm yaşayan ülkeler, ileriye doğru bir sıçrama yaparken; Ak Parti’nin, kendisine vizyoner yönetim anlayışıysa, bizi yarı yolda bırakmış. Peki bu duruma şaşırıyor muyuz?Maalesef şaşırmıyoruz. Çünkü bu sıçramayı yapabilmek için; işinin ehli, alanında uzman kadrolarla çalışmak gerekiyor. Ama biliyorsunuz ki, bizde böyle kadrolar yok. Onun yerine; Bay Kriz ve Nebati Bakan ikilisi gibi bir realite var…
Hâlbuki; dünyanın, en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Dünyanın, en bereketli topraklarında yaşıyoruz. İmkânları ve kaynakları olan, zengin bir ülkeyiz. Çok büyük potansiyeli olan, güçlü bir ülkeyiz. Emin olun, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye’nin önünde tek bir engelimiz var: Bay Kriz ve beceriksizliğiyle, artık global bir marka haline gelen ekibi…Nitekim, bu yıldızlar karmasının liyakatli yönetiminde; rekabet endeksinde, 36 OECD ülkesi arasında, sonuncu sıradayız. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatında, dünyada 38. sıradayız. Küresel piyasalarda, yüksek teknoloji ürünlerinin oluşturduğu pazar, son 20 yılda, toplam pazarın, yüzde 35’ine ulaşarak 15 trilyon dolara yükseldi.
“Malezya, Polonya, Meksika, Peru gibi ülkelerin bile gerisinde kaldık”
Ülkemizde ise, yüksek teknoloji ürünlerinin, ihracattaki payı yüzde 3 seviyesinde kaldı. Yani bu oranla Malezya, Polonya, Meksika, Peru gibi ülkelerin bile gerisinde kaldık. Türkiye’nin, 15 trilyon dolarlık bu devasa pazarın, dışında kalması, Bay Kriz’in eseridir. Bu pazardan, yüzde 1 pay alabilseydik; bakın, tekrar ediyorum, sadece yüzde 1 pay alabilseydik; bugün, dış ticaret fazlası veren, zengin, müreffeh bir Türkiye’de yaşıyorduk.
“Bay Kriz ve iktidarının vizyonsuzluğu, Türkiye’ye, 20 yıl kaybettirdi”
İşin en acı tarafı da nedir, biliyor musunuz? Türkiye, bu pazardan önemli bir pay almak için, ihtiyacı olan her şeye sahipti. Ama ne yazık ki Bay Kriz ve iktidarının vizyonsuzluğu, Türkiye’ye, 20 yıl kaybettirdi. Mesela; Polonya, kaynaklarını, yüksek teknoloji üretmek için kullanırken; Bay Kriz, yandaşlarının, cebini doldurmak için kullandı…Mesela; Güney Kore, yüksek teknoloji üreten, üniversitelere, araştırma merkezlerine, yatırım yaparken; Bay Kriz, yandaşlarıyla, rant projeleri kovalama derdindeydi… Mesela; Hollanda, tarım teknolojilerine, yatırım yaparken; Bay Kriz, yurt dışından, et ve buğday ithal etmekle meşguldü.
Türkiye teknoloji yarışında, her gün daha da geriye düşerken; Bay Kriz, tarihi eşeleyip, geçmiş kavgaları, körüklemenin peşindeydi. İşte bu ibretlik vizyonsuzluğun sonucunu, bugün hepimiz çekiyoruz. Bugün, 600 milyar dolarlık, yarı iletken pazarından Türkiye’nin aldığı pay, sıfır! 150 milyar dolarlık, led panel pazarından, Türkiye’nin aldığı pay sıfır! 8 trilyon dolarlık, bilişim sektöründen, Türkiye’nin aldığı pay, binde birin altında! 120 milyar dolarlık, pil endüstrisinden, Türkiye’nin aldığı pay, sıfıra yakın! Türkiye’nin, katma değeri olmayan ürünler satarak, zenginleşme şansı yok. Bu bir gerçek. Yabancılara konut satarak, zenginleşemeyiz. Fason tekstil üretimi ile zenginleşemeyiz. İthalata dayalı, montaj hatları ile zenginleşemeyiz.
“Taklit ürünler üreterek, zenginleşemeyiz”
Taklit ürünler üreterek, zenginleşemeyiz. Bu topraklardan; yüksek teknoloji üreten, dünya markaları çıkarmadan maalesef zenginleşemeyiz! Türkiye’nin zenginleşmesi kaynaklarını, potansiyelini, harekete geçirerek mümkündür! Üreterek, gencine, kadınına istihdam sağlayarak mümkündür! Yüksek teknoloji ürünleri geliştirip, ihraç ederek mümkündür! Rekabetçiliği, değeri düşük Türk Lirası üzerinden değil katma değeri yüksek bir ürün gamı üzerinden, kurgulayarak mümkündür! Sürdürülebilir bir kalkınma programını, hayata geçirerek mümkündür!
“Bugün ülkeler, silahla işgal edilmiyor, ekonomik güçle işgal ediliyor”
Ez cümle ;Türkiye’nin büyümesi, zenginleşmesi ve gelişmesi, 21. yüzyılın değer setlerini yakalayıp; cumhuriyetin ikinci asrında, Türkiye’de yaşatarak mümkündür! Yani İyi Parti iktidarıyla mümkündür! Bugün ülkeler, silahla işgal edilmiyor, ekonomik güçle işgal ediliyor. İnovasyon gücüyle işgal ediliyor. Teknoloji şirketleriyle işgal ediliyor. Bunun lamı cimi yok. Yüksek teknolojide dünyayı yakalayıp, öne geçmek, Türkiye için bir egemenlik meselesidir! Ama duble yol yapmayı, yüksek teknoloji zanneden, liyakatsiz kadrolarla; maliyetinin 10 katına, köprü ihale etmeyi, kalkınma zanneden, Bay Kriz’le; stratejik yatırımları ise, seçim malzemesi olarak gören, sığ bir zihniyetle; Türkiye, ilerleyemez. Eğer, yoksulluktan kurtulmak istiyorsak; ‘Yeter, söz de, huzur da, zenginlik de milletindir!’ demek istiyorsak bölgemizde, dünyada, sözümüz geçsin istiyorsak; bundan 20 yıl sonrasını düşünüp, adımlarımızı, ona göre atmak zorundayız.
“Düne takılı kalıp, bugünde oyalanmamalıdır”
O nedenle, siyaset; düne takılı kalıp, bugünde oyalanmamalıdır. Siyasetin odak noktası, her daim gelecek olmalıdır. Siyasetin önceliği, yapay zeka olmalıdır. Siyasetin önceliği, sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji ve batarya teknolojileri olmalıdır. Siyasetin önceliği, blok zinciri olmalıdır. Çünkü bugün, bunları konuşmazsak; yarın yoksulluğu, açlığı, yokluğu konuşmaya, devam etmek zorunda kalırız. Bu kadar basit! Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin kalkınmasıdır. Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin özgürleşmesidir. Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin zenginleşmesidir. İyi Parti, işte bu haklı beklentileri ilk seçimle birlikte, hayata geçirecek iradenin, ta kendisidir! Hiç merak etmeyin, çok az kaldı! Aziz milletim;
İyi Parti’nin, sanayi politikalarından, daha önce de yine bu kürsüde bahsettim. Tüm politika yapıcıların; farklı sektörlerin ;firmaların, çalışanların yani, ekosistemin, tüm bileşenlerinin, uyum içinde çalışmasını, hedeflediğimizi söyledim. Kalkınma perspektifimizin merkezine, inovasyonu ve yatay politikaları, aldığımızdan bahsettim. Sektörleri ayırmak yerine, her sektörde rekabetçi olmamızı ve rekabetçi kalmamızı sağlayacak, yetkinlikleri geliştirmeyi, amaçladığımızı vurguladım.
Ayrıca; geçen sene, martta düzenlediğimiz, Kalkınma Kongremizin, 3. oturumunda; sanayi ve teknolojik dönüşüm alanındaki, eylem planımızın, detaylarını da, kamuoyuyla paylaştık. Kalkınma Politikaları Başkanımız Ümit Özlale; o günkü sunumunda; sanayi ve teknolojik dönüşümle, doğrudan ilgili, 59 eylem ve projemizi sundu. Mesela: Emlak-Sanayi modelimiz…Mesela; ARF enstitülerimiz…Mesela; Engin Arık Topluluğu projemiz…
Mesela; Yatırım İzleme ve Destekleme Sistemimiz… Mesela; Kuzey-Güney Demiryolu ve Lojistik Ticaret Merkezleri projelerimiz… Mesela; teknoloji kampüslerimiz… Mesela; ikinci şans okullarımız… Mesela; Dijital Göçebe Vizesi projemiz… Mesela; yeni nesil ekonomik bölgelerde çalışacak, nitelikli personel için gelir vergisinden, tam muafiyet gibi istihdam çözümlerimiz…
Mesela çevik kamu teşvik ve destekleri yaklaşımımız… Mesela; sanayide çevresel dönüşüm ve mekânsal planlama çözümlerimiz…Ve daha nicesi…Tüm bunları neden hatırlattım? Çünkü İyi Parti olarak biz; ‘Türkiye, her alanda, stratejisinin merkezine, kalkınmayı koymalıdır’ diyoruz.
“14 Mayıs’ta, sadece, Sayın Erdoğan’ı emekli etmeyeceğiz, aynı zamanda, özgür bir Türkiye’nin de önünü açacağız”
Çünkü, bizim için; kalkınma demek; üretim demektir, istihdam demektir. Çünkü, bizim için; kalkınma demek; insanımızın zengin, hanelerimizin mutlu, gençlerimizin, umutlu olması demektir. Çünkü, bizim için kalkınma demek Atatürk’ümüzün, büyük vizyonunun anahtarı demektir! Türkiye, bölgesel olarak, çok avantajlı bir konumda. Ancak, Sayın Erdoğan’ın, ekonomideki, fantastik deneyleri, demokrasiden uzak, siyaset anlayışı ve devlet yönetiminde, vasatlığı kurumsallaştıran, liyakat alerjisi, kalkınmamızı engelleyen, en büyük faktör olmaya, maalesef devam ediyor .Bugün, ihracatımızın, 255 milyar dolara gelmesi; Sayın Erdoğan’ın sayesinde değil, Sayın Erdoğan’a rağmen olmuştur. Yani biz, 14 Mayıs’ta, sadece, Sayın Erdoğan’ı emekli etmeyeceğiz. Aynı zamanda, özgür bir Türkiye’nin de, önünü açacağız. Hukukun işlediği, adil bir Türkiye’nin de, önünü açacağız.
“14 Mayıs’tan sonra, her şey çok İyi, her şey çok güzel olacak!”
İnişli çıkışlı bir devri kapatıp, istikrarlı bir ekonominin de, temellerini atacağız. Yatırımların önündeki, tüm engelleri de hızla, 100 gün içinde, ortadan kaldıracağız. Ve Türkiye’yi bir yatırım üssüne çevireceğiz.14 Mayıs, güçlü ve zengin bir Türkiye’nin, ilk adımları olacak!14 Mayıs, özgür ve demokratik bir Türkiye’nin, kırılan zincirleri olacak!14 Mayıs, milletimizin evindeki, ocağındaki, gönlündeki huzurun, başlangıcı olacak! Hiç merak etmeyin; 14 Mayıs’tan sonra, her şey çok İyi, her şey çok güzel olacak!
“Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Metni, 14 Mayıs’tan sonra yapacaklarımızın somut planıdır”
Biliyorsunuz, pazartesi günü; altı siyasi parti olarak, Ortak Politikalar Metnimizi, kamuoyuyla paylaştık. Çalışmamız; yarının, kalkınan, zenginleşen ve demokratikleşen Türkiyesi yolunda, atacağımız adımları tariflerken aynı zamanda, istibdata karşı, hürriyetin sesini savunuyor. Yandaşa karşı, milletin sesini savunuyor. İsrafa, yolsuzluğa ve yandaş ekonomisine karşı, refahta eşitlenen Türkiye’yi savunuyor.
1 yıldır, ısrarla söylediğimiz bir şey vardı. Biz, altı siyasi parti olarak, bu zamana kadar; İktidarın, önümüze yuvarladığı, siyasi yün yumaklarıyla değil seçimi kazandıktan sonra, neler yapacağımızla ilgilendik. İşte bu çalışma da 14 Mayıs’tan sonra yapacaklarımızın somut planıdır. Sayın Erdoğan ve saz arkadaşları, giderayak, kendilerini dedikodularla, iftiralarla ve hamasetle oyalarken biz, milletimiz için, memleketimiz için çalıştık. İnsanlarımızın, mutlu geleceği için çalıştık. Yoksulluğu, nasıl bitireceğimize çalıştık. Zenginliği, nasıl getireceğimize çalıştık.
85 milyonun, huzurla nefes alacağı bir Türkiye’yi, nasıl inşa edeceğimize çalıştık! Ortak aklın ışığında, sorunlarımızı konuştuk. Çözümler için, hep birlikte emek verdik. Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye için; milletimizin yüzünün, umutla güldüğü, Yarının Türkiye’si için hep birlikte hazırlandık. Ve Türkiye’nin, daha önce görmediği bir ilke hep birlikte imza attık.
Bu vesileyle; Ortak Politikalar Metnimizin, hazırlanmasında emeği geçen; tüm genel başkanlara, ortak çalışma gruplarında yer alan, genel başkan yardımcılarımıza, sivil toplum, iş dünyası ve akademi paydaşlarımıza ve bu olağanüstü çalışmanın, tüm yükünü sırtlayan, uzman arkadaşlarımıza, yürekten teşekkür ediyorum. Çalışmamız, milletimize ve memleketimize, hayırlı, uğurlu olsun! Millet İttifakı, millete rağmen değil; milletle beraber yol yürüyecektir. Yani, muhalefetin istikametini, milletimiz çizecektir.
“Sadece ve sadece, milletimizin sesini duyacağız!”
Yani; ‘Milletin istiklalini, yine milletin, azim ve kararlılığı kurtaracaktır!’ Bu yüzden, bizler; sosyal medya operasyonlarına, sözde kulis bilgileriyle yapılan, yönlendirmelere, tenha köşelerden kurgulanan, abluka girişimlerine, kulaklarımızı tıkayıp, sadece ve sadece, milletimizin sesini duyacağız! Çünkü bizim yürüttüğümüz bu mücadele; pazarlık siyaseti peşinde koşanların değil; milletin selameti için, sabredenlerin mücadelesidir. Bu mücadele; ‘Millet İttifakı kazanırsa, milletimiz kazanır, bu da bize yeter’ diyen, serdengeçtilerin mücadelesidir. Bu mücadele; nefsini, memleket sevgisinin önüne koymayan, Türkiye sevdalılarının mücadelesidir. Bu mücadele; Gezi’de sesini duyurmaya çalışanların; En ücra mahallelerde, sandık başında, sabahlara kadar müşahitlik yapanların; Boğaziçi Üniversitesi’nde, haysiyetini korumaya çalışan, akademisyenlerin mücadelesidir. Bu mücadele; baskı altında, nefes alamayan, gençlerimizin; şiddete, açlığa ve sefalete mahkûm edilen, çocuklarımızın; Ak Partili olmadığı için, makbul vatandaş kabul edilmeyen milyonların; sürekli olarak haksızlığa uğratılan, mazlumların mücadelesidir.
Bu mücadele; öldürülen kadınların; şiddet gören doktorlarımızın; atanamayan öğretmenlerimizin; enflasyon altında ezilen babalarımızın; çocuğuna et yediremeyen, annelerimizin mücadelesidir. Bu mücadele; batılın karşısında, hakkın mücadelesidir. Bu mücadele, haramın karşısında, helalin mücadelesidir.
“Bu mücadele, istibdatın karşısında, hürriyetin mücadelesidir”
Bu mücadele, zulmün karşısında, istiklalin mücadelesidir. Bu mücadele, istibdatın karşısında, hürriyetin mücadelesidir! Ve bu kutlu mücadele; Hiçbir kaprise, hiçbir inada, kurban edilemez!
Hiçbir şahsi hırsa, hiçbir koltuk hesabına, feda edilemez! Milletin iradesi dışında, hiçbir iradeye boyun eğmez! Biz, Millet İttifakı’nı, ferasetle, feragatle, fedakârlıkla kurduk. İstibdat zincirlerini kırmak, umudu yaşatmak için kurduk. Türkiye’ye, hak ettiği istikbali sunmak için kurduk.
“Kimse merak etmesin, kazanana kadar da buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz!”
Kimse merak etmesin. Kazanana kadar da buradayız. Hiçbir yere gitmiyoruz! Türkiye’nin, İyi ve cesur insanları! Sandık ufukta gözüktü. Geri sayım başladı. Onların yalanlarının üzerine İyi Parti’nin, hakikat güneşi doğacak! Onların kumar masalarını İyi Parti’nin, stratejik aklı yıkacak!
Onların Bizans oyunlarını, İyi Parti’nin, milletinden aldığı feraseti bozacak! Çünkü İyi Parti; milletin sesiyle, rota çizenlerin, milletin sevgisinden, güç alanların, Milletin iradesini, kutsal görenlerin partisidir!
Çünkü İyi Parti; her daim, makulü savunanların partisidir! Çünkü İyi Parti; Türkiye’nin sorunlarına, çözüm getirenlerin partisidir! Çünkü İyi Parti; kurucu değerlerimizi, yaşatanların partisidir! İyi Parti, cumhuriyet birikimidir! İyi Parti, devletle millet arasında kurulan, gönül köprüsüdür! İYİ Parti, zengin, güçlü ve mutlu Türkiye’nin, parlayan şafağıdır!
“102 gün sonra, İyi Parti, sandıkları patlatandır!”
Ve hiç merak etmeyin; 102 gün sonra, İyi Parti, sandıkları patlatandır! Umutları doğurandır! Milletin teveccühü ile iktidar olandır! Emin olun o sene bu sene!”