Altılı masanın Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin ana gövdesini ekonomide atılacak adımlar oluşturdu. Peki enflasyonun tek haneye düşürülmesi, TL’yi istikrar kazandırılması gibi vaatler hayata geçirilebilir mi?
Altılı masayı oluşturan partilerin genel başkan yardımcıları, iktidara gelmeleri halinde atılacak adımlarını ve vaatlerini bugün açıkladı. Ankara Congresium Kongre Salonu’nda gerçekleşen toplantıda 9 ana başlıkta 2 bin 300’ün üzerinde vaat kamuoyuna duyuruldu.
Türkiye’de toplumun en yakıcı sorunu haline gelen ekonomiye ilişkin yol haritası 240 sayfalık Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin 100 sayfasını oluşturdu. Millet İttifakı’nın ekonomiyi düze çıkarmak için ortaya koyduğu vaatler arasında makro ve mikro ekonomik hedeflerden sektörel ve teknolojik dönüşüme, yolsuzluk ve yoksullukla mücadeleden başta Merkez Bankası olmak üzere ekonomi kurumlarının bağımsızlığına kadar yüzlerce madde yer aldı.
Metnin ekonomi başlığı altında kaleme alınan hedef ve vaatler içerisinde öne çıkanlar şöyle:
Enflasyon iki yıl içinde kalıcı biçimde tek haneye indirilecek, TL’ye yeniden itibar ve istikrar kazandırılacak, ortalama büyüme hızı yüzde 5’in üzerine çıkarılacak, 5 yılın sonunda dolar cinsinden kişi başına milli gelir en az iki katına çıkarılacak, 5 yılda en az 5 milyon ilave istihdam yaratılacak ve işsizlik tek haneye indirilecek. Yine beş yılın sonunda yıllık ihracat 600 milyar dolar seviyesine, ihracatın kilogram değeri ise 2 doların üzerine çıkarılacak.
Ekonomi hedefleri ve vaatleri gerçekçi mi?
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı bu soruya, “Yeterli değil ama kesinlikle iyi bir başlangıç” sözleri ile yanıt verdi.
Millet İttifakı tarafından hazırlanan mutabakat metninde ekonomik önlemlerin metnin ana gövdesini oluşturduğuna işaret eden Prof. Günçavdı, “Bu mutabakat metni ve eylem planı, bir normalleşme planı aslında. 2001 krizi sonrasında inşa ettiğimiz ekonominin temel prensipleri tekrar gündeme getiriliyor. Dolayısıyla anormal bir ekonomi yönetiminden yeniden normal bir yönetime geçiş öngörülüyor” diye konuştu.
Türkiye’nin AKP iktidarındaki son 20 yılın önemli bölümündeki pek çok imkanı tükettiğini öne süren Günçavdı, “Ekonomideki uygulamalar toplumda refah yaratmaktan çok rejim inşasının ihtiyaç duyduğu birtakım düzenlemeleri ön plana koymuştu” dedi.
Millet İttifakı’nın Ortak Mutabakat Metni’nin ise tüm kapsayıcı vaatlerine rağmen bazı açılardan yetersiz olduğunu dile getiren Öner Günçavdı, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Normalleştikten sonra 21’inci yüzyılda nasıl bir ekonomi oluşturmamız gerektiği konusunda, örneğin bir sanayi politikası konusunda yeterli değil. Ağırlığı daha çok makro istikrara vermiş bir program bu. Elbette makro istikrar Türkiye ekonomisi için çok önemli. Elbette enflasyonun bu boyutlara gelmesinde rolü olan yanlış uygulamaların giderilmesi çok önemli. Ama bunlar kadar önemli olan da, 21. yüzyıla uygun bir ekonomi oluşturabilmek. Bunun izleri metinde var ama yeterli değil.”
“Türkiye Varlık Fonu kapatılacak”
Ortak Mutabakat Metni’nde ekonomi yönetimi ve stratejik politikaların belirlenmesi konusunda da önemli değişiklikler yapılması öngörülüyor. Başlangıçta cumhurbaşkanına, Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçildiğinde ise başbakana doğrudan bağlı Strateji ve Planlama Teşkilatı kurulacağı belirtilirken Hazine’yi Maliye Bakanlığı’ndan ayırarak ayrı bir bakanlık şeklinde yeniden yapılandırılacağı vadediliyor. Metinde Türkiye Varlık Fonu’nun kapatılması, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yasasının yeniden düzenlenmesi ve TOKİ’nin Sayıştay denetimine tabi tutulması gibi maddeler de yer alıyor.
Bu noktada ekonomiyi yöneten ve bağımsız olması gereken kurumların bağımsızlıklarının yasal güvence altına alınmasının önemine vurgu yapan Prof. Günçavdı, kamuoyunda çokça tartışılan Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin mercek altına alınmasının da şeffaflık açısından hayati önemde olacağının altını çizdi.
Ekonomi başlığı altında ortaya konan hedef ve vaatlerin hayata geçirilmesi için ciddi bir siyasi iradeye ihtiyaç duyulacağını kaydeden Günçavdı, “Altılı Masa dediğimiz o kurumsal yapının seçim sonrasında çok daha önem kazanacağını düşünüyorum. Çünkü bu tip uygulamaların yaratabileceği maliyetlere göğüs germek siyasi bir bütünlük ve kararlı bir duruşu beraberinde getirecek” değerlendirmesinde bulundu.
Merkez Bankası için “liyakat” düzenlemesi
Millet İttifakı’nın ekonomi vaatleri içerisinde Merkez Bankası bağımsızlığının sağlanması ve liyakata göre atama yapılması önemli bir yer tutuyor. Metinde “Merkez Bankası kanununda temel görevleri, araç bağımsızlığını ve üst düzey atamaları ilgilendiren değişikliklerin TBMM’de nitelikli çoğunlukla yapılabilmesini sağlayacak mevzuat düzenlemesini gerçekleştireceğiz. Başkan ve üst düzey yönetimin atanma süreçlerini ehliyet, liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirliği esas alan bir zeminde yeniden tasarlayacağız” deniyor.
Ayrıca AKP tarafından İstanbul Finans Merkezi (İFM) projesi kapsamında İstanbul’a taşınması öngörülen Merkez Bankası’nın İstanbul’daki birimlerinin tekrar Ankara’ya taşınma sürecinin mümkün olan en kısa sürede sağlanacağı vurgulanıyor. Merkez Bankası’na enflasyonla mücadele yani ‘fiyat ve finansal istikrarı sağlama’ dışında sorumluluklar yüklenmeyeceği sözü verilen metinde, dalgalı kur sistemine aykırı uygulamalara da son verileceği vaat ediliyor.
DW Türkçe’ye konuşan Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz’a göre, Merkez Bankası örneğinde olduğu gibi bağımsız olması gereken kurumları eski haline döndürme kararlılığı metindeki en önemli vurgulardan biri.
Metne göre Merkez Bankası’nın doğrudan enflasyonu düşürmek için para politikasını uygulama hedefi dışında başka işlerle ilgilenmeyeceğine işaret eden Prof. Yılmaz, şöyle konuştu:
“Bu para politikasının normal seyrine gireceği anlamına geliyor. 2001 krizi sonrası başladığımız, adına ister Derviş politikaları ister IMF politikaları deyin, Merkez Bankası yasasını yeniden yazmıştık ve 2002-2007 arasında yüzde 7 ortalama büyüme hızına ulaşmıştık. Mutabakat metni o dönem reformlarla hayata geçirilen kurumsal ortamı yeniden yaratacağım diyor.”
“AB ile ilgili ayrı bölüm olmalıydı”
Kamil Yılmaz, ekonomiye ilişkin yol haritasını hazırlayan 6 partinin ekonomi kurmaylarının devlet tecrübesine sahip, akademik olarak donanımlı isimler olduğuna da dikkat çekiyor. Bu nedenle verilen sözlerin hayata geçirilmesinde zorlanılmayacağını düşündüğünü söyleyen Yılmaz, özellikle vergi reformu konusunda atılacak adımların dikkatle takip edilmesi gerektiği görüşünde. Yılmaz, metinde Avrupa Birliği ile ilişkilere ayrı bir bölüm ayrılmamasını ise eksiklik olarak nitelendiriliyor.
Metinde Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması’nı güncelleme müzakerelerinin hızlandırılacağı, Gümrük Birliği Anlaşmasına paralel olarak düzenlenen Serbest Ticaret Anlaşmalarının da gözden geçirileceği kaydediliyor.
Prof. Kamil Yılmaz, “Metinde AB üyeliği konusu var. Ama bana göre ayrı bir başlık olmalıydı. Çünkü AB üyeliği Türkiye’nin 40 yıldır uygulayamadığı yapısal reformları yapmasının yolu” ifadelerini kullandı.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – ARAM EKİN DURAN