Arslan “Hak eksenli yaklaşım sayesinde Anayasa Mahkemesi varlık nedenine uygun olarak temel hak ve özgürlükleri önceleyen ve korumayı asli görev olarak gören bir yüksek yargı organına dönüştü. Hak eksenli yaklaşım özgürlükleri diğer bütün toplumsal menfaatlerin önünde gören onlara öncelik veren bir yaklaşımı ifade ediyor” dedi.
İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Anayasa Mahkemesi Kararlarında Yorum Sempozyumu düzenlendi. Sempozyuma Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, İstanbul Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Ceran, Anayasa Mahkemesi üyeleri, hukuk fakültesi öğretim görevlileri ve öğrencileri katıldı.
“Hak eksenli yaklaşım özgürlükler lehine yorumu gerektiren bir yaklaşım”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan bireysel başvurularla Anayasa Mahkemesi’nde paradigmatik dönüş yaşandığını belirterek, “Yani ideoloji eksenli yaklaşımdan hak eksenli bir yaklaşıma geçildi. Bunu 10 yıldır anayasa mahkemesinde görev yapan birisi olarak gururunu yaşadığımı söyleyebilirim. Hak eksenli yaklaşımdan neyi kastediyoruz. Anayasa Mahkemesi varlık nedenine uygun temel hak ve özgürlükleri önceleyen ve korumayı asli görev olarak gören bir yüksek yargı organına dönüştü. Hak eksenli yaklaşım özgürlükleri diğer bütün toplumsal menfaatlerin önünde gören, onlara öncelik veren bir yaklaşımı ifade ediyor. Hak eksenli yaklaşım özgürlükler lehine yorumu gerektiren bir yaklaşım. Hak eksenli yaklaşım hakların ve özgürlüklerin korunmasını esas, sınırlandırılmasının istisna olduğunu savunan bir yaklaşım ve Anayasa Mahkemesi bu yaklaşımı benimsediğini ve kararlarında açıkça ifade ediyor ve bunun da gereklerini yerine getiriyor. Mesela Anayasa Mahkemesi diyor ki; Anayasanın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesi Anayasanın tüm hükümlerinin yorumlanmasında ve uygulanmasında zorunlu olarak dikkate alınması gereken bir ilkedir” dedi.
“Bütün anayasa hükümlerini hak eksenli yorumlamak zorundayız”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, “Anayasa Mahkemesi diyor ki; Anayasa hükümleri ancak hak eksenli yorumlandığında kendilerinden beklenen işleri yerine getirebilirler. Dolayısıyla bütün Anayasa hükümlerini hak eksenli bir şekilde yorumlamak zorundayız. Ve bu özgürlükler lehine tercihi gerektirir. Kamu otoriteleri ve mahkemeler tarafından özgürlükler lehine tercih mümkündür ve gereklidir diyor. Anayasa Mahkemesi, Anayasal hak ve özgürlüklerin alanının genişletici bir tavır takınmasıdır. Mesela Anayasa Mahkemesi şunu yapmıştır; Anayasa’nın 36. maddesi hak arama hürriyetini koruyan bir madde. Ama son derece kısa, özet bir cümle. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi yorumlarken hak eksenli bir şekilde hükmün denetlenmesini talep hakkının da hak arama hürriyetinin zorunlu bir unsuru olduğunu ortaya koymuştur. Bu anayasada yazmayan bir hak, yazılmayan bir hak. Ama Anayasa Mahkemesi 36. maddeden bu hakkı çıkarmış ve hak arama hürriyetinin alanını genişletmiştir” ifadelerini kullandı.
“Son 10 yılda mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını kendi kararlarına tercih etmeye başladılar”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, “Anayasa Mahkemesi’nin hak eksenli yaklaşımı hukukun anayasallaşması dediğimiz sürece çok ciddi bir katkı yaptı. Özellikle bireysel başvuruyla birlikte son 10 yılda mahkemeler artan oranda gitgide daha fazla Anayasaya atıf yapmaya başladılar. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını, kararlarına tercih etmeye başladılar. Kamu otoriteleri Anayasayı daha fazla dikkate almaya başladılar. Çünkü Anayasa Mahkemesi bunun kararlarını da açıkça söylüyor. Kısa bir süre önce bir karar verdi Anayasa Mahkemesi. Belki takip edeniniz olmuştur. Askeri Yüksek Öğretim Kurumu’ndan bir üniversiteye geçen bir profesörün üniversitede sivillere göre daha düşük ücret almasıyla ilgili bir konu bu. Anayasa Mahkemesi burada mülkiyet temelli bir ayrımcılık yasağı tespit etti ve ihlal verdi. Bu ihlal verirken de çok önemli bir tespit yaptı. Dedi ki; derece mahkemeleri kanunların anlam ve kapsamını belirlerken bunu anayasayı dikkate alarak yapmalılar. Zira Anayasa yaşayan bir belgedir. Bu yaşayan belge orijinalizm tartışması Anayasa yargısındaki yorum meselesinde çok önemli bir tartışma. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde çok geniş devasa bir literatür var burada. Orijinalistler yaşayan belgeciler arasında süre giden bir tartışma var. Orijinalistler işte Anayasayı yapan iradeye saygı göstermemiz gerekiyor anlam ve kapsamı belirlerken orayla sınırı kalmamız gerekir diyor. Ama yaşayan belge yanlıları da biliyorsunuz; hayır anayasa sadece yapıldığı dönemin işte 200 yüzyıl öncesinin metni değildir. Gelişen olaylara adapte olması gereken canlı bir varlıktır. Yaşayan bir belgedir ve somut olaylar çerçevesinde yorumlanmalıdır görüşünü savunuyorlar” diye konuştu.