İsveç, 6 ay sürecek dönem başkanlığı sırasında öncelik vereceği konuları “güvenlik, rekabetçilik, yeşil ve enerji dönüşümü ile demokratik değerler ve hukukun üstünlüğü” olarak açıkladı.
Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale başlamasının ve savaşın yarattığı göç, gıda ve enerji krizi gibi sonuçların devam ettiği bir ortamda dönem başkanlığını üstlenen İsveç, AB’nin Ukrayna’ya ekonomik ve askeri desteğinin devamı ve bu ülkenin AB üyeliğine yaklaşması için gerekli reform desteğinin verilmesini önceleyecek.
İsveç’in dönem başkanlığında ve AB’nin genel gündeminde Türkiye katılım müzakereleri perspektifiyle yer almıyor.
Bunun iki temel nedeni Türkiye’de yaklaşan seçimler ve mevcut hükümetin son dönemde giderek artan şekilde demokratik değerlerden uzaklaşması gerekçesiyle katılım müzakerelerinin durma noktasına gelmesi olarak gösteriliyor.
Ayrıca 2019 ve 2020 senelerinde yaşanan ağır Doğu Akdeniz bunalımı kapsamında alınan AB Konseyi kararları, Türkiye ile yüksek düzeyli siyasi diyalog mekanizmalarını da engelliyor. Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti de AB’nin Türkiye ile enerji, güvenlik gibi önemli alanlarda işbirliği yapma girişimlerini veto etmeye devam ediyorlar.
Bu nedenlerle İsveç’in dönem başkanlığı sırasında Türkiye-AB ilişkilerinde bir ilerleme beklenmiyor.
Buna karşın Ankara’nın NATO üyeliği müzakeresi yürüttüğü Stockholm’den AB Dönem Başkanı sıfatıyla beklentileri var.
Ankara’da yapılan değerlendirmeler, özellikle yeni İsveç hükümeti ile son dönemde artan temas ve işbirliğinin AB-Türkiye ilişkilerine olumlu yansımaları olabileceğine işaret ediyor.
Bu süreçte Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımlarını Meclis’te onaylayıp onaylamayacağı önemli bir etken olarak değerlendiriliyor.
İsveç: Zor ama imkansız değil
NATO’ya katılım müzakereleri için geçen hafta Ankara’ya gelen İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, NTV’ye verdiği demeçte, Yunanistan ve Kıbrıs’tan kaynaklanan nedenlerle Türkiye ile ilişkilerin zorlaştığına dikkat çekerken, “Ancak birlikte çalışmamız imkansız değil” demişti.
Ticaret, yeşil dönüşüm ve enerji gibi alanlarda Türkiye’nin AB’ye katabileceği birçok şey olduğunu anlatan Bakan Billström, “Diyalog için fırsatımız var. Bunu denemeliyiz. AB ve Türkiye’yi yaklaştırmalıyız. Ortak çıkarlarımız çok sayıda. Jeopolitik olarak çok önemli bir bölgedesiniz” değerlendirmesini yapmıştı.
1 Ocak 2023’den sonra gerçekleşecek toplantıların büyük çoğunluğunun teknik içerikli olması öngörülüyor.
Bunun dışında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun önümüzdeki haftalarda Brüksel’e giderek göç ve güvenlik konularında muhataplarıyla bir araya gelmesi planlanıyor.
Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin engel koyduğu “enerji” konulu diyalog toplantısının ise isminin “yeşil dönüşüm” olarak değiştirilerek yapılması öngörülüyor.
Ankara: Genişleme toplantısı yapılsın
Türkiye’nin İsveç’ten en önemli beklentisi Haziran ayında Moldova’da yapılacak Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesi marjında aday ülkeler ve genişleme sürecindeki ülkelerden oluşan 10 ülke ile özel bir genişleme zirvesinin yapılması.
Bu toplantıya genişleme sürecindeki 10 ülke liderinin yanı sıra Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve dönem başkanı sıfatıyla İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un da katılması Türkiye’nin talepleri arasında.
Diplomatik kaynaklara göre, böyle bir toplantının yapılması Türkiye açısından son dönemde gündemden giderek düşen genişleme perspektifinin yeniden canlandırılmasını sağlayabilir.
Kaynaklar, İsveç’in bu formatta bir toplantıya sıcak baktığını kaydediyor.
Ancak böyle bir toplantı için dönem başkanının inisiyatifinin yeterli olmayabileceği, genişleme konusunda AB içinde yaşanan görüş ayrılıkları ve ihtiyatlı yaklaşım nedeniyle “genişleme” temalı bir buluşmanın Brüksel’de ve bazı başkentlerde karşılık bulamayabileceği de yapılan değerlendirmeler arasında.
‘Stratejik ilişki gelişsin’ talebi
Türkiye’nin AB’den bir diğer talebi de özellikle Rusya-Ukrayna savaşının gerektirdiği stratejik diyalog ve işbirliğinin geliştirilmesi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström’le yaptığı görüşmelerde AB boyutunun da gündeme geldiğini, İsveç’in dönem başkanlığı için belirlediği öncelikleri Ankara’nın desteklediğini kaydetmişti.
Başta güvenlik olmak üzere devam eden savaşın yarattığı gereksinimleri kasteden Çavuşoğlu, basın toplantısında, “AB’nin daha etkin bir konumda olması gerekiyor. Türkiye gibi ülkelerle de işbirliğini geliştirmesi gerek” ifadelerini kullanmıştı.
Ankara, AB içinde birçok ülkenin başta güvenlik olmak üzere Türkiye ile daha yakın ve stratejik nitelikte bir diyalog kurmaktan yana olduğunu ancak Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin engellemeleri nedeniyle bu konuda adım atılamadığını değerlendiriyor.
Tarife dışı engeller kaldırılsın
Ankara’nın Stockholm ile diyaloğunda gündeme getireceği bir konu da AB ile ticarette son dönemde yaşanan sorunlar.
Çavuşoğlu, Billström ile yaptığı basın toplantısında, “Bırakın Gümrük Birliği’nin güncellenmesini AB’nin son dönemde tarife dışı engeller çıkardığını görüyoruz. Sizin dönem başkanlığınızda bu sorunu aşacağımızı umuyorum” diye konuşmuştu.
AB’nin, Rusya’nın yaptırımlar nedeniyle ithal edemediği elektronik ve kimyasal ürünler gibi birçok ürünü Türkiye üzerinden alım yoluna gittiği kaygısıyla Türk şirketlerinin Avrupa ülkelerinden yaptığı ticarete engeller getirdiği kaydediliyor.
Resmi rakamlar, Türkiye ile Rusya arasındaki ticaretin önceki dönemlere göre yaklaşık yüzde 150 oranında arttığını gösteriyor.
AB, 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale başlaması sonrası Rusya’ya karşı 9 yaptırım paketi açıklamıştı.
Özellikle sekizinci yaptırım paketinde yer alan unsurlar, Türkiye’nin Rusya ile ticaretini olumsuz etkileyebilecek alanları içeriyor.
Türkiye, AB’ye tam üye olmadığı için yaptırımlara uymayacağını, ancak Rusya’nın bu yaptırımları by-pass etmek için Türkiye’yi kullanmasına da izin vermeyeceğini kaydediyor.
AB ise Türkiye’nin aday ülke olarak yaptırımlara uyması gerektiğini kaydediyor.
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Dışişleri ile Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Avrupa Parlamentosu’na gönderdiği mektupta, artan Türk-Rus ticaretinden büyük kaygı duyduklarını belirtmiş, aday ülke olan Türkiye’den yaptırımlara uymasını beklediklerini kaydetmişti.
Ankara, yaptırım konusunda Brüksel’in bundan sonraki süreçte baskısının devam edeceğini ancak Türkiye’ye karşı bir yaptırım adımının gelmeyeceğini öngörüyor.