Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne yönelik 23 Aralık’ta gerçekleştirilen saldırıda KCK Yürütme Konseyi Üyesi Emine Kara (Evin Goyi) ile Kültür Hareketi’nden Mîr Perwer (Mehmet Şirin Aydın) ve Abdurrahman Kızıl yaşamını yitirdi. 3 kişiyi katleden katil William M., önce “sağlık durumunun gözaltı koşullarıyla uyumlu olmadığı” gerekçesiyle emniyet bünyesindeki psikiyatri kliniğine nakledildi, ardından tepkiler üzerine tutuklu yargılanmasına karar verildi.
Aynı kentte 9 Ocak 2013’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in benzer saldırıyla katledilmesini anımsatarak arkasındaki güçlere işaret eden gazeteci yazar Amed Dicle, ikinci Paris katliamının detaylarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
‘POLİS GÖZETİMİNDE OLMALIYDI’
Saldırı faili William M.’nin 12 Aralık’ta cezaevinden tahliye edildiğini ifade eden Dicle, Cezayirli mültecilerin kaldığı bir kampa kılıçla saldırıda bulunduğunu, bir süre cezaevinde kaldıktan sonra katliamdan 11 gün önce şartlı tahliye edildiğini söyledi. Dicle, Fransa’da şartlı tahliye edilenlerin kendi ikametgahından belli bir mesafeye kadar uzaklaşmaması gerektiğini belirterek, “Evini tam olarak bilmiyorum ama Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nden kilometrelerce uzaktır. Dolayısıyla değil oraya silahlı saldırı yapmak, gezmek amacıyla bile yasal olarak gelmemesi gerekiyor. Polis gözetiminde olması gerekiyordu. Ayrıca saldırının yaşandığı sokak da polis gözetiminde” bilgilerini paylaştı.
‘TOPLANTIYA KATILACAKLARDAN HABERDAR’
Polis gözetiminde olması, evinden uzaklaşmaması gereken failin 23 Aralık’ta 11.35 civarında kültür merkezine geldiğini belirten Dicle, yaşananları şöyle anlattı: “Saldırı günü saat 12.00’da 9 Ocak katliamının 10’uncu yıl dönümüne ilişkin hazırlık amaçlı bir toplantı yapılacaktı. Ocak ayının ilk gününden itibaren Sakine Cansız ve arkadaşlarını anmak üzere bir eylem serisi başlatılacaktı Paris’te. Geniş bir Tertip Komitesi’nin yer aldığı 60 kişilik bir toplantı olacaktı. Ama son anda toplantı başka bir programdan dolayı bir iki saat erteleniyor. Öyle anlaşılıyor ki tetikçi, toplantı saatinde orada bulunmak üzere gelmiş. Çünkü 12.00’da olacak bir toplantıya katılacak olanların yarım saat, 20 dakika önceden gelmesi beklenir. Tetikçinin çantasında 60 yedek mermi bulunuyor. Mermi sayısından da anlaşılıyor ki toplantıya kaç kişinin katılabileceğinden de haberleri var. Toplantı gizli değil ama dernekle hiç alakası olmayan birinin bunu bilmesi mümkün değil. Demek ki arkasında profesyonel bir ekip var ki bu bilgi kendisine verilmiş ve bu yoğunlukta bir cephaneyle gelmiş.”
‘EVİN GOYİ’Yİ TANIYOR’
Toplantı ertelendiğinden kültür merkezinde bulunan üç kişinin katledildiğini ifade eden Dicle, görgü tanıklarının anlatımları üzerinden şunları ekledi: “Sanatçı Mir Perwer ve Abdurrahman Kızıl kapının önünde duruyorlar, Evin Goyi de silah sesini duyup geliyor. Tetikçi ona da ateş ediyor. Derneğin karşısında Avesta restoranı var. Oraya yöneliyor, bir süre sonra tekrar geliyor ve merdivenlerden yukarı çıkarak Evin Goyi’nin kafasına birkaç mermi daha sıkıyor. Tanıyor onu, muhtemelen önceden fotoğrafını vs. göstermişler. Sonra Avesta restoranına ateş ediyor. Bu restoranın sahibi kültür merkezinin yöneticilerinde biri. Ardından 150 metre ötede bulunan Karizma Berber isimli bir Kürt’e ait kuaföre ateş ediyor. Kuaförde bulunanlar içerideki odaya kaçınca bu da içeriye giriyor ve şarjörleri değiştirmeye çalışırken gençler havluyu silahına ve başına atıp yakalıyorlar. Sonra polise sağ teslim ediyorlar.”
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Avesta restoranı ile berber dükkanı arasında başka iş yerlerinin de olduğunu belirten Dicle, “ırkçı saiklerle yaptı” diyenlerin sadece bu örneğe bile baktığında boşa düştüğünü söyledi. Tetikçinin bu iki yer dışında başka hiçbir iş yerine saldırmadığını ifade eden Dicle, “Caddenin tümü yabancılara ait işyerleriyle dolu. Türkler, Kürtler, Libyalılar, Faslılar, Afrikalıların çeşitli iş yerleri var. Dolayısıyla doğrudan Kürtlere ve Kürtlerin içerisinde de belirli kişilere saldırıyor. Bu bir hazırlık ve istihbarat bilgisi gerektiriyor. Gözetim altında olması gereken, 11 gün önce benzer suçlardan dolayı tutulduğu cezaevinden tahliye olmuş bir şahsın Paris’in göbeğinde bu kadar cephaneyi nasıl, kimden temin etti? Temin ettikten sonra bu kadar patlayıcı silah ve mermiyle kültür merkezine kadar nasıl gitti? Bunlar cevap bekleyen sorular” dedi.
‘TETİKÇİYİ BIRAKAN ARABA KİMİN?’
Tüm bunların 30-40 dakika sürdüğünü ve polisin de olay yerine 40 dakika sonra geldiğini kaydeden Dicle, “Ambulans da yarım saat sonra geliyor. Yaralılar kan kaybından hayatını kaybediyor. Olayın gelişim seyri, katilin profesyonel bir ekip tarafından hazırlanan bir tetikçi olduğunu gösteriyor” diye belirtti. Tetikçinin bir arabayla kültür merkezinin bulunduğu yere bırakıldığını kaydeden Dicle, “Bu arabanın içerisinde kimlerin olduğu, kime ait olduğu henüz açıklanmış değil. Fransız makamları bunu tespit ettiler mi ki etmemeleri mümkün değil, çünkü her tarafta mobese kameraları var” ifadelerini kullandı.
‘EVİN, İSTİHBARAT TARAFINDAN BİLİNİYORDU’
Evin Kara’nın doğrudan hedef alındığını dile getiren Dicle, şunları söyledi: “34 yıllık bir devrimci, aktivist, siyasetçiydi. Fransa’da kadın mücadelesini temsil ediyordu. Daha önce Rojava’da IŞİD’e karşı mücadele etmiş kadın bir komutan. Rojava Devrimi sürecinde de kadın odaklı çalışmaların merkezinde yer almış bir siyasetçi, devrimci. IŞİD’le savaşta yaralanmış ve Fransa’ya tedavisini sürdürmek için geliyor. Bunun için yasal bir statüsünün olması için iltica talebinde bulunuyor ama ne yazık ki Fransa devleti talebini reddediyor. Süreç üst mahkemede devam ediyordu. Dolayısıyla Fransa’da olduğu yüksek ihtimalle Türk istihbaratı tarafından biliniyordu. Bu katliamı planlayanların ondan haberleri vardı diye düşünüyorum.”
‘ÖNCEKİ KATİLİN OTOPSİ RAPORU YOK’
Fransa hükümetinin, 3 Kürt kadın katledildiğinde olayı aydınlatacaklarına dair yaptığı açıklamaları hatırlatan Dicle, “Tetikçinin, MİT’le doğrudan bağlantılı olduğu, eğitildiği belgelerle ortaya çıktı ve tutuklandı. Özellikle bir Fransız TV kanalı, katilin ayak izlerini sürerek MİT’in Ankara Yenimahalle’deki binasına kadar gitti. Fransa devleti nezdinde bu katliamın MİT tarafından yapıldığı zaten biliniyordu ama bir süre sonra katilin cezaevinde öldüğü söylendi. Gerçekten öldü mü, öldürüldü mü ya da yaşıyor mu, hala bilmiyoruz. Öldü diye kabul ediliyor ama açıklanan bir otopsi raporu yok. Öldüğü için dava düştü ama otopsi raporu davaya sunulmadı. Fransa devleti gizlilik kararı koydu ve bazı dosyalara da ‘devlet sırrıdır’ denilerek mahkemeye sunulmasını engelledi. Şu an resmen dava düşmüş durumda. Fransa devleti, bu katliamı aydınlatmadı” diye aktardı.
‘ADLİ VAKA OLARAK DOSYALANDI’
Yaşanan ikinci katliamda da Fransa devletinin aynı açıklamalarda bulunduğunu kaydeden Dicle, “Ama ilk katliam aydınlatılmadığı için ikincisi yaşandı. Şimdi de katil gözaltına alındıktan bir saat sonra savcılık, katliamı adli bir vaka olarak dosyaladı. Resmiyette bir terör dosyası olarak geçirmedi. Halbuki savcılığın öncelikle yapması gereken; bilgi belgeleri toplamaktır. Ardından 24 saat geçmeden akıl sağlığının yerinde olmadığına karar vererek gözaltı işlemi durduruldu ve bir psikiyatri kliniğine yatırıldı. Bu kişi, daha önce benzer suçlardan dolayı cezaevindeyken de şartlı tahliye edildiğinde de ‘akıl sağlığı yerinde değil’ gibi bir raporu yok. Nasıl oldu da şimdi bu kanaate varıldı. Bu durum, olayın üzerini kapatma ya da başka yöne çekme girişimi olarak anlaşılıyor” dedi.
Dicle, Fransa Demokratik Kürt Konseyi’nin Adalet Bakanı’yla görüşerek duruma itiraz etmesi ve gelen tepkiler üzerine tetikçinin gözaltına alınarak tutuklandığını belirtti.
‘İKNA EDİCİ ADIMLAR ATILMIYOR’’
Fransa devletinin siyasi odaklarının yaşananı Kürtlere yönelik bir katliam olarak kabul ettiklerini ama dosyalama ve dava sürecindeki basit gösterme girişimlerin Kürtlerde haklı olarak şüpheye neden olduğunun altını çizen Dicle, “Fransa adli makamları, katliamı bir terör soruşturması olarak dosyalamak ve aydınlatmak için yeterli ve ikna edici adımlar atmıyor” vurgusu yaptı. Adalet Bakanı’yla bir toplantının gerçekleştiği bilgisini de veren Dicle, “Bakan standart cevapla; devam eden bir soruşturma olduğu için bakan olarak konuşmasının uygun olmadığını söylemiş. ‘Fakat Kürtlerin yasını paylaşıyoruz, bu Fransa’ya yönelik bir saldırıdır’ beyanında bulundu” dedi.
‘FRANSA’NIN KATLİAMLA İLİŞKİSİ YOKSA…’
Yargılama sürecinin savcının hazırlayacağı iddianamenin ardından başlayacağını belirten Dicle, “Tetikçi intihar etti, zaten akıl sağlığı yerinde değildi ya da öldürüldü’ denilebilir, bu yönde kaygı da var. Zaten tetikçi, ifadesinde ‘ben hepsini öldürecektim son mermiyi kendime sıkacaktım’ demiş. Onu gönderenler, orada öldürüleceğini ya da kendi intihar edeceği şeklinde de hazırlık yapmış olabilirler. Katilin sağ yakalanması davanın selameti açısından olumlu bir durum. Ama eğer mahkemelerin tutumu da savcı gibi olursa, bu davanın bir sonuca ulaşmasını beklemiyorum. Fransa devletinin Türkiye ile ilişkilerinden kaynaklı olarak sonuna kadar aydınlatacağına inanmıyorum. Şu an yapılan açıklamalar da daha çok Kürtlerin öfkesini dindirme, zaman kazanma maksadıyladır. Fransa devletinin Türkiye ile birlikte katliamı planladığını söylemiyorum ama Fransa içerisinde destek alınmasaydı, yaklaşımından cesaret alınmasaydı, ne 2013 ne de bu katliam olurdu. Fransa devletinin gerçekten bu katliamla bir ilişkisi yoksa böyle katliamların olmasını istemiyorsa, bu davanın sonuna kadar üzerine gitmesi gerekiyor. Bu kişiye silahları kim verdi, kim oraya getirdi, kim hazırladı, bunları açığa çıkarması gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘MİTİNGE GİREN ARABANIN ARKASINDA NE VARDI?’
Katliam sonrası 24 Aralık’ta gerçekleştirilen mitingde de yer alan Dicle, tanıklıklarını şöyle anlattı: “Avrupa’nın birçok bölgesinden 10 binlerce Kürt ve dostları geldi. Fransa polisi de ilk etapta mitingin önemine uygun bir yaklaşım içerisindeydi. Bir anda kitlenin içerisine bir araba girdi ve içerisindekiler ‘bozkurt’ işareti yaptı. Gençler de onlara saldırdı. Araba kaçmaya çalıştı ve kaçarken de insanlara çarpmaya başladı. Normalde oraya arabanın girmemesi lazım. Katliama dair bir soru işareti daha doğdu; o araba niye oradaydı. Arabanın içerisindekiler kim? Arkası da kapalıydı, arkasında ne vardı? Bunlar aydınlatılmış değil. Paris emniyet müdürü de bağlandığı bir TV kanalında mitingin normal seyrinde devam ettiğini ve bu arabanın olaylara neden olduğunu belirtti. 10 yıl önce yaşanan katliamın üzeri ‘devlet sırrı’ denilerek kapatıldı, şimdi bir katliam daha oldu ve adli vaka olarak lanse ediyorlar. İnsanların da artık diplomasiye, davaya vs. inancı kalmadı. İnsanlar öfkeli ama Türkiye medyasında yansıtıldığı gibi değil. Tüm Fransa medyası ‘Kürtlerin haklı öfkesi’ diye yayınlar yaptı, polis yetersizliğini önemli oranda kabul etti. 26 Aralık’ta bir yürüyüş daha oldu ve hiçbir sorun çıkmadı.”
Dicle, kültür merkezinde nöbetin sürdüğünü ve otopsi işlemlerin henüz bitmediğini söyledi.