Myanmar ordusundaki oğluyla telefon görüşmesinde söylüyor bunu.
Bo Kyar Yine, ailesini parçalayan Myanmar’da 2021’deki askeri darbenin ardından direniş güçlerine katılmış.
Şimdi, oğullarının da bir parçası olduğu cuntaya karşı savaşıyor.
Ormanda bir banyan ağacının altında oturmuş, oğlu Nyi Nyi’yle konuşurken “Baban olduğum için ateş etmekte tereddüt edebilirsin. Ama ben tereddüt etmem” diyor.
Onun için endişelendiğini de ekliyor.
Oğluysa “Ben de senin için endişeliyim. Asker olmam için beni sen cesaretlendirmiştin” diyor.
Bo Kyar Yine’nin iki oğlu orduda. Büyük oğlu artık telefonlarına çıkmıyor.
Küçük oğlu Nyi Nyi’yle konuşurken “Ordu insanların evlerini yıkıyor, yakıyor. Halkı öldürüyor, protestoculara ateş açıyor, sebepsizce çocukları öldürüyor ve kadınlara tecavüz ediyor. Bunları bilmiyor musun?” diyor.
Oğluysa saygılı bir ses tonuyla “Bu senin fikrin baba. Biz olayları böyle görmüyoruz” diye yanıt veriyor.
Nyi Nyi bu iddiaları reddetse de ordunun gerçekleştirdiği katliamlar kapsamlı bir şekilde belgelenmiş durumda.
Konuşmanın ardından Bo Kyar Yine, oğullarını direniş saflarına katmaya çalıştığını anlatıyor:
“Ama beni dinlemiyorlar.
“Artık cephede karşılaşıp karşılaşmayacağımıza kader karar verecek.
“Her salkımda birkaç çürük üzüm olur. Aynısı aileler için de geçerli… Herkes iyi insan olmuyor.”
Bo Kyar Yine ve eşi Yin Yin Myint’in sekiz çocuğu var.
Oğullarından ikisi orduya katılmaya karar verdiğinde gurur duymuşlardı. Askeri okuldan mezun oldukları günün fotoğrafı evlerini süslüyordu. İlerleyen yıllarda ikisi de subay olmuştu.
Oğullarının bu başarısıyla o dönem gurur duyduklarını anlatıyor. O yıllarda Myanmar’ın orta kısımlarındaki bu bölgedeki köylerde yaşayanlar, askerleri çiçeklerle karşılıyordu.
Yin Yin Myint, bu iki oğlunun okuyup askere gidebilmesi için tüm ailenin tarlalarda çalıştığını anlatıyor.
Darbeden önce Myanmar ordusuna katılmak, askerlerin aileleri için daha iyi bir sosyal ve ekonomik statü anlamına geliyordu.
Fakat geçen yılki darbe her şeyi değiştirdi.
Bo Kyar Yine, ordunun demokrasi yanlısı protestocuları sert bir şekilde bastırdığını gördükten sonra oğullarına askerliği bırakmalarını telkin etmiş ve orduyu desteklemeyi bırakmış.
Ormandaki üslerinde, narkotik özelliği olan bir bitkiyi çiğnerken “Neden protestoculara ateş açıp insanları öldürdüler? Neden onlara işkence yaptılar?” diye soruyor.
Bütün bu olanların kendisini çok üzdüğünü söylüyor.
Darbeden önce Bo Kyar Yine eline silah almamış bir çiftçiydi. Şimdiyse bir sivil milis gücünün lideri.
Bu milis birliği, Halk Savunma Güçleri (HSG) adlı bir direniş örgütünün parçası.
Demokrasiyi geri getirme hedefiyle, kendilerinden çok daha büyük ve daha gelişmiş silahlara sahip olan orduya karşı savaşıyorlar.
Askerlerden bahsederken “itler” diyor. Bu, Myanmar’da son derece aşağılayıcı bir ifade.
“Bir it sürüsü bir köye gittiğinde kadınlara tecavüz ediyor, evleri yakıyor ve yağmalıyor… Onlara karşı çıkmamız lazım” diyor.
Birliğinde 70 savaşçı var. Kendilerine Vahşi Kaplanlar diyorlar. 70 kişilik birliğin yalnızca üç adet otomatik tüfeği var.
Oğullarından dördü de onunla birlikte savaşıyor.
Ordudaki iki oğlunun bulunduğu üs ise kendilerine 50 kilometre uzakta.
Yin Yin Myint hüzün içinde “Asker oğullarımıza güvenebileceğimizi düşünüyorduk. Ama şimdi başımıza bela oldular” diyor.
‘Yağmur gibi yağan mermiler’
Şubat sonunda bir gece, sabaha karşı 3’te Bo Kyar Yine’nin birliği komşu köyden bir telefon geldi:
“İtler köyümüze girdi, acil yardıma ihtiyacımız var, birlik gönderin.”
En büyük ikinci oğlu Min Aung hemen yola çıkmaya hazırlandı. Ona engel olamayacağını bilen annesinin elinden tek gelen, sağ salim dönebilmesi için dua etmekti.
Vahşi Kaplanlar bir motosiklet konvoyuyla yola çıktı.
Bo Kyar Yine, oğluyla birlikte her zamanki gibi konvoyun en önündeydi.
Önceden de kullandıkları, güvenli olduğunu bildikleri bir yoldan ilerlerken askerlerin kurduğu pusuya düştüler.
Oğullarından Min Naing “Siper alabileceğimiz hiçbir yer yoktu, açıktaydık. Büyük bir ağaç bile yoktu” diyor ve ekliyor:
“Mermiler yağmur gibi yağdı üzerimize. Açık hedeftik. Elimizdeki silahlar onlarınkilerin karşısında çok yetersizdi.”
Bo Kyar Yine birliğine çekilmelerini emretti.
Bir pirinç tarlasındaki hendeğin arkasına sığındılar.
“Sanki aralarından biri beni tanıyor gibiydi” diyor Bo Kyar Yine, o anda esas hedefin kendisinin olduğunu fark ettiğini söylüyor:
“Tek yapabildiğim ara ara onlara ateş ederek kaçmak, koşmak oldu.”
Yin Yin Myint, kampta endişeli bir şekilde beklerken çatışmaları duyduğunu söylüyor.
“Aralıksız silah sesi geliyordu, sanki bir tencerede mısır patlatılıyor gibiydi” diyor bir yandan ağlarken.
Çatışmadan birkaç saat sonra ordu, öldürdüğü 15 kişinin fotoğraflarını Facebook’ta paylaştı.
Yin Yin Myint, kendine en yakın hissettiği oğlu Min Aung’un öldüğünü o zaman anladı.
“Benimle çok ilgilenirdi. Mutfağı temizlerdi, kıyafetlerimi yıkardı, kuruduğunda askından toplardı… Bana çok iyi davranırdı” diye anlatıyor.
Haziran ayında askerler bu ailenin evini, içindeki her şeyle birlikte yaktı. Köylerindeki 150 evin de kaderi aynıydı.
Myanmar genelinde askerler pek çok ev yaktı. Bu olaylar en çok da ülkenin orta kesimlerinde yaşandı.
Bo Kyar Yine’nin direnişteki rolünden ordunun da haberdar olduğu anlaşılıyor.
Fakat oğullarının orduda olduğunun farkındalar mı, bunu bilmiyoruz.
Yin Yin Myint, kaybettiklerinin ardından hayata tutunmakta zorlanıyor.
“Evim yakıldı ve oğlumu kaybettim. Bunları kabullenemiyorum. Aklım bedenimde değilmiş gibi, delirmiş gibi hissediyorum” diyor.
Darbeden bu yana ülke genelinde 1,1 milyon kişi evinden oldu ve en az 30 bin ev yakıldı.
Siyasi Tutuklulara Yardım Derneği, ordunun 2 bin 500 kişiyi öldürdüğünü belgelemiş. Fakat çatışma takip grubu Acled’e göre iki taraftan gerçek ölü sayısı bunun 10 katı.
Ordu bugüne kadar çatışmalarda ölen askerlerin olduğunu kabul etse de hiçbir sayı yayımlamadı.
Annesi, Min Aung’un cesedini almak için iki gün boyunca uğraştıklarını fakat askerlerin bölgede nöbet tutması nedeniyle yapamadıklarını söylüyor:
“Kemiklerini bile alamadım. Bu yüzden öfkeliyim.
“Ben de savaşmak istiyorum ama 50 yaşın üstünde bir kadın olduğum için beni almıyorlar.”
‘Ne sana ne de başkasına acırım’
Bo Kyar Yine, halk ayaklanmasının başarıya ulaşacağına ve bir gün evini yeniden inşa edeceğine inanıyor.
Fakat iç savaş derinleşirken o nokta çok uzakta gözüküyor.
İki oğlunun ordudan ayrılmayı reddetmesi nedeniyle ailenin yaşadığı bölünme, ülkedeki bölünmenin bir yansıması gibi.
Oğluyla telefonda konuşan Bo Kyar Yine, “Orduyla savaşmak bizim tercihimiz değildi. İt liderleriniz bu kadar adaletsiz olduğu için savaşmak zorunda kaldık. Sizin yüzünüzden kardeşin öldürüldü” diyor.
Nyi Nyi ise kardeşinin öldüğünü bildiğini söyleyerek yanıt veriyor.
Telefonu kapamadan önce, babasının son sözleriyse şunlar oluyor:
“Gel de köyüne bir bak. Yandı kül oldu.
“Senin fotoğraflarını bile kurtaramadık. Yüreğim nasıl da yanıyor…
“Benim bölgeme gelip de bir çatışmaya girersen ne sana ne de başkasına acırım.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE