Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel‘in kızı H.K.G.’yi 6 yaşında evlendirmesine ilişkin olarak “Münferit bir hadise” dedi. Erdoğan, “Ne kız çocuklarımızın istismarına izin vereceğiz ne de kin ve nefret kokan hezeyanlarla milletimizin rencide edilmesine göz yumacağız” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da ‘Kadın Emeği Zirvesi’nde konuştu. Başörtüsü düzenlemesini de içeren anayasa teklifine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefete yüklendi. Erdoğan, “Milletin oyuyla Meclise gelen bir kadın vekilimize, ana muhalefetin geçmişteki temsilcisi durumunda olanlar; ‘Bu kadına haddini bildirin’ demişti. Ne demek bu ya? Seçilerek gelen bir başörtülü kadına ‘haddini bildirin’ ne demek bu? CHP, siz onların devamısınız. Hiçbir farkınız yok. Sıkıyorsa şimdi de had bildirin bakalım!” ifadesini kullandı.
Erdoğan, muhalefeti hedef aldığı konuşmasında, “Bu kesimlerin terör örgütlerinin istismar ettikleri çocuklarla ilgili tek kelime ettiklerini ben duymadım” dedi.
Erdoğan muhalefete, “Bizde kadın muhteremdir. Ey muhalefet bunu bilin, inancımıza saldırmayın, haddinizi bilin” diye seslendi.
LGBTİ’leri de hedef gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde kadınların, gençlerin, çocukların sorunları ile ilgilenenlerin üzerinde durmaları ve çözüm aramaları gereken mesele; evlatlarımızı tehdit eden sapkın akımlardır. LGBT denilen olay bizim kitabımızda yok! CHP’nin kitabında, diğer yavru muhalefetin kitabında var. Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok” diye konuştu.
Erdoğan’ın açıklamasından satır başları şöyle:
“Kadınlarımızın hayata geçirdiğimiz tüm reformlarda emeği ve katkısı var. Türkiye yüzyılını da sizlerle kuracağız.
Hazine destekli kefalet sistemiyle firmalara tahsis edilen kredilerin 200 milyar liralık kaynakla daha etkin kullanımını sağlayacak yeni bir adım attık. Fatura iptallerinden kaynaklanacak sorunları çözecek yöntemleri devreye alarak sistemin etkinliğini artırıyoruz. Yeterli teminata sahip olmayan ama kredibilitesi yüksek olan firmalara en az yüzde 75 oranında Hazine destekli kefalet sağlıyoruz. Kadın girişimcilerimize ve kadın kooperatiflerine de 2 milyar liralık kefalet paketi tahsis ettik.
Kadınlarımıza her alanda pozitif ayrımcılık yaparak onların enerjilerini ve emeklerini hayalleriyle buluşturmaya önem veriyoruz. Ailesine kol kanat geren kadınlarımızın üretimdeki başarıları ile ülkelerinin kalkınmasına daha çok omuz vereceklerinden şüphe duymuyorum. Kadını yaradılışından gelen zenginliklerinden soyutlayıp bir meta haline getirmek isteyenlere verilecek en güzel cevap da bu.
Kadınları dışlayan, yok sayan bir toplum; gücünün yarısından vazgeçmiş demektir. Türkiye olarak bizim böyle bir lüksümüz, kısır düşüncemiz olamaz. Bizim erkeği ile kadını ile genci ile yaşlısı ile engellesi ile her vatandaşımızın enerjisine, katkısına, birikimine ihtiyacımız var. AK Parti’yi kurarken toplumun istisnasız tüm kesimlerine ulaşacak teşkilatlanma yapısı oluşturduk. Türkiye’nin siyasi hareketleri içinde; kadın kolları bizim gibi güçlü olan bir parti yok. Sorun bu muhalefete; sizin kadın vekil sayınız kaç, kadın üye sayınız kaç, hepsi patır patır dökülüyor. Böyle bir dertleri yok. Kadının yer almadığı bir siyasi hareket yok olmaya mahkumdur.
Geçmişte ülkemizde sözde modernlik, çağdaşlık iddiasıyla kadınlarımızı inançlarından, kıyafetlerinden, cinsiyetlerinden dolayı dışlayan bir zihniyetin biz bu ülkede nobranlıklarına şahit olduk. Okullara, iş yerlerine sokulmayan kadınların göz yaşları bile bu tek parti artığı faşistlerin yüreklerini yumuşatmaya yetmemişti. AK Parti’nin demokrasi reformları sayesinde bu günleri geride bıraktık. Geçen aylarda bir gece yarısı videosuyla yeniden gündeme getirilen başörtüsü ile ilgili yasak düzenleme teklifi hepimize yeniden o günleri hatırlattı. Üstelik bu tartışma vesilesi ile gördük ki, birileri hala o karanlık dönemin özlemi ile yanıp tutuşuyor. Biz de Anayasa düzeyinde çözecek bir teklifte bulunduk. Teklifimizi önce Meclis’te grubu bulanan partilere götürdük. Kayda değer bir dönüş alamadık, Cumhur İttifakı vekilleri ile Meclis’e sunduk. Meclis’teki komisyon ve genel kurul süreçlerini bekliyoruz. Kimlerin kadın haklarının istismarcısı olduğu, kimlerin kadınların haklarına samimiyetle sahip çıktığı, bu süreçte belli olacak.
Bu süreçte yeni bir istismar konusu ortaya atılmış; uzun süredir idari ve hukuki takibi yapılan husus bir anda ülkenin gündemine öne çıkartılmıştır. Biz hiçbir zaman; kız evladımızın fiziki ve ruhi olgunluğa erişmeden, hukuki olarak reşit hale gelmeden evlendirilmesini tasvip etmedik, etmiyoruz. Kendi aile hayatımızda da zaten bunun bir örneği yok. Çocuk yaşta cinsel istismar ne İslami ne insani olarak kabul edilebilecek bir davranış değiltir. Gündeme gelen hadise konusunda da en başından itibaren tüm kurumlarımız gerekli takipleri yapmış, süreçleri hassasiyetle işletmiştir.
Ülkemizde küçük yaşta evlilikle ilgili sıkıntılar maalesef eskiden beri yaşanıyor. Ama son dönemde çok istisnai dışında sorun önemli ölçüde çözülmüştür. Başka sorunlar yaşamaya başladık bu arada. Sosyal medya başta olmak üzere internet mecralarının; televizyonlardaki kimi programların etkisi ile çocuk yaştaki evlatlarımızın görünüşlerinden diğer insanlarla ilişkilerine kadar her alanda ciddi savrulmalar yaşadıklarına şahit oluyoruz. Bu sancılı durum ülkemizin her köşesine yayılıyor. Çocuk gelin sorununu çözen Türkiye, çocukların daha büyük bir felaketlerin kucağına itildiği bir başka tehditle karşı karşıyadır. Muhalefetin geneline sesleniyorum; Kandil’in hesabını bugüne kadar sordunuz mu! Diyarbakır anneleri hangi partinin kapısında bunca zamandır ağlıyor! Kandil’de 10-15 yaşlarındaki kız çocuklarını kaçıranlar kimler? Sizin dirsek dirseğe yürüdüğünüz partinin mensupları değil m? PKK’nın parlamentodaki uzantıları değil mi? Bay Kemal, senin bunlara söyleyecek bir sözün oldu mu? En ufak bir şey söyledin mi? Bir kere git de şu Diyarbakır annelerine geçmiş olsun de ya! Dediği anda seçim ortağını kaybeder bunu biliyor. Meclis kürsüsünden devamlı bir malum partiden vekil, ‘biz olmasaydık parlamentoda olmayacaktınız’ diye onlara meydan okuyor. Kandil’den sinyali alıyor. Kandil’dekiler ne diyor? Sayın Kılıçdaroğlu’na methiyeler düzüyor! Onların methiyesi ile yürüyorsun, Ankara’dan İstanbul’a onlarla beraber yürüdün! Önce sen oradaki bütün hasarı bir gider, ondan sonra konuş. Münferit bir hadise üzerinden milletimizin inancına ve değerlerine saldıranlar, Meclis’ten gönüllü kuruluşlarımızı tehdit edenler, vakıf ve derneklerimize alçakça iftira atanlar; çıkardıkları gürültü ile gerideki bu vahim tabloyu gizlemeye çalışıyoru.
Bu kesimlerin terör örgütlerinin istismar ettiği çocuklarla ilgili tek kelime ettiklerini duymadım. Taciz ve tecavüz iddialarının ayyuka çıktığı yönetimlerinin hesabını verdiniz mi ya? Hepsi sizin sicil dosyanızda var. Bunlar iyi biliyoruz, yakından takip ediyoruz. Sicil dosyalarınız elimizde, seçime kadar da bunları meydanlarda anlatacağız.
Ne kız çocuklarımızın istismarına izin vereceğiz, ne kin ve nefret kokan hezeyanlarla milletimizin rencide edilmesine göz yumacağız.
Ülkemizde kadınların, gençlerin sorunları ile ilgilenenlerin üzerinde durmaları ve çözüm aramaları gereken mesela; evlatlarımızı tehdit eden sapkın akımlardır. Ne demek istediğimiz anlıyorsunuz değil mi… LGBT denilen olay… Bizim kitabımızda yok! CHP’nin kitabında, diğer yavru muhalefetin kitabında var. Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok.
İnşallah önümüzdeki dönem bakanlıklarımızla, tüm ilgili kurumlarımızla, STK’larımızla bu büyük tehlikelere karşı daha müteyakkız şekilde mücadele edeceğiz.
Birilerinin gündemi farklı da olsa, aile kurumunun temel direği olan kadınların üretim yanında siyasetteki varlık ve etkinliklerinin arttığı bir gerçektir. Güçlü aile olmadan güçlü bir millet olmaz. Kadın olmadan siyasetin, üretimin, büyümenin olamacağı anlayışımızın en somut örneği de Meclis’teki temsil düzeyidir.
Milletin oyuyla Meclise gelen bir kadın vekilimize, ana muhalefetin geçmişteki temsilcisi durumunda olanlar ne demişti; ‘Bu kadına haddini bildirin’ demişti. Ne demek bu ya? Seçilerek gelen bir başörtülü kadına haddini bildirin ne demek bu? CHP, siz onların devamısınız. Hiçbir farkınız yok. Sıkıyorsa şimdi de had bildirin bakalım!
Ana muhalefetin başındaki zatın genel başkan yardımcısı olan bir kadın, ikna odalarında kızlarımızın başlarındaki örtüleri çıkartarak onları odaya alıp onlara manevi işkence yapıyorlardı. Hâlâ utanmadan, sıkılmadan konuşuyorlar ya! Aynı acıyı ben de yaşadım. Birçok yakınlarım yaşadı. Farklı bir ülkede yaşıyormuş gibi kızımı İstanbul’daki okuldan alıp Türkiye’nin farklı bir iline adeta kaçırmak zorunda kaldım. O okulun müdürü de sınıf arkadaşım olduğu için gönder bana dedi, oraya gönderdim. Bu çileleri biz yaşadık. Bay Kemal sen bunları yaşamadın, zaten senin böyle bir derdin de yok.
Cumhur İttifakı gümbür gümbür geliyor. Bu dayanışmamız Altılı Masa’nın birlikteliğine benzemez. O çöktü çöküyor, yürümeye mecalleri yok.
Bizde kadın muhteremdir. Ey muhalefet bunu bilin, inancımıza saldırmayın, haddinizi bilin.”