Türkiye’de estetik amaçlı kliniklerin yaygınlaşması, sağlığın ticarileşmesi ve denetimsizlik sorunlarını beraberinde getiriyor.
“Çok acılı ve toparlanma süreci uzundu. Ama flört etme ihtimalim arttı, daha fazla saygı görüyorum.”
Yoğun ağrı, enfeksiyon, zayıf kemik oluşumu, esneklik kaybı, implant kırılması gibi kişiyi yaşam boyu etkileyebilecek risklere rağmen boy uzatma ameliyatları yaygınlaşıyor. Ciddi riskler taşıyan bu ameliyatı yaptıranlardan biri de 32 yaşındaki Ash*. ABD’den İstanbul’a gelen Ash, iki farklı operasyonla yedi ay içinde 12 santimetre uzamış. Boyu 1.72’den 1.84’e çıkan Ash, zor zamanlar geçirse de sonuçtan memnun.
Ortopedi uzmanı Doç. Dr. Yunus Öç ise bu ameliyatların yaygınlaşmasıyla ortaya çıkabilecek sorunlara dikkat çekiyor:
“Önümüzdeki 3-5 yıl içinde daha da popülerleşeceğini düşünüyorum, ama buna bağlı olarak ağzı yanacak, sonrasında çok ciddi problem yaşayacak hastaların sayısı da artacak. Bir meme estetiği, bir burun estetiği gibi değil, bunlarda bir sorun yaşanırsa hastalar günlük yaşantılarını kendileri idame ettirebiliyor. Ama boy uzatmada problem yaşadıkları zaman birine bağımlı kalma ihtimalleri var.”
Ameliyattan bir ay sonra ülkesine dönen Ash, fizik tedavi ve egzersizlere burada devam ettiğini, artık sorunsuz şekilde 15 kilometre yürüyebildiğini ve koşabildiğini söylüyor.
Son iki yılda 200’den fazla boy uzatma ameliyatı yapan Doç. Dr. Öç, önceki yıllarda cücelik, gelişim geriliği gibi tıbbi nedenlerle yapılan boy uzatma ameliyatlarının şimdi bir estetik uygulaması haline geldiğini ifade ediyor. Türkiye’nin boy uzatma ameliyatlarının en fazla yapıldığı üç ülkeden biri olduğunu belirten Doç. Dr. Öç, bunun en önemli iki nedeninin “hekimlerin cerrahi yeterlilikleri ve fiyat avantajı” olduğunu aktarıyor.
Boy uzatma ameliyatı nasıl yapılıyor?
Ortalama 2,5 ila 3 saat süren boy uzatma ameliyatında kol veya bacak kemiği en iyi kaynaması beklenen bölgeden kesiliyor. Kemiklerin iki ucu arasında kalan boşluğa uzayabilen medikal sabitleyiciler yerleştiriliyor. Kemik boyundaki uzama bu boşlukta gerçekleşiyor. Yurt dışından gelen hastaların en az 3 ay Türkiye’de kalması ve uzama sürecini Türkiye’de tamamlaması isteniyor. Masa başı çalışanlar, 6-7 ay içinde iş hayatına dönebiliyor. Kas gücü gerektiren ağır işlerde çalışan kişiler içinse bu süre bir yılı buluyor.
Kliniğine başvuran 10 kişiden ikisini geri çevirdiklerini belirten Doç. Dr. Öç, ameliyatın 30 yaş üstü kişiler için uygun olmadığını belirtiyor. Ameliyatın kemiklerde kaynama potansiyelinin ve tendon düzeyindeki esnekliğin yüksek olduğu 20-30 yaş arasındaki kişilerde başarılı sonuç verebileceğini ifade ediyor.
Kullanılan medikal malzemeler ve iyileşme sürecindeki bakım hizmetleri nedeniyle boy uzatma ameliyatlarının maliyeti ise oldukça yüksek.
Sosyal medyada daha güzel görünme baskısı
Ancak risk ve yüksek maliyet, “daha güzel olma” isteğinin önüne çoğu zaman geçemiyor. Sosyal medyada paylaşılan “kusursuz” fotoğraflar bu isteği tetikleyen başlıca nedenlerden biri.
Küçük, kalkık burunlar, dolgun elmacık kemikleri ve gergin bir yüz sosyal medya platformlarında sıkça karşılaşılan “ideal güzellik” dayatmasının başlıca örnekleri. Günümüzde pek çok kişi bu kalıplara uyma baskısı hissediyor. Buna karşın “bedenini olduğu gibi sevme hareketi” olarak tanımlanan “beden olumlama” kavramı da yaygınlaşıyor. Baskıya göğüs germekte zorlananlar ise estetik ameliyatlara yönelebiliyor. Yüzü yakından gösteren selfie trendinin estetik ameliyatlara olan yönelimi arttırdığı tahmin ediliyor. Yüz bölgesinde en sık yapılan estetik uygulamalardan biri burun ameliyatı. Burundan nefes almada zorluk, burunda ve çevresinde kalıcı uyuşma, eşit görünüm kaybı, kalıcı şişlik gibi risklere rağmen burun estetiği yaptıranların sayısı hayli yüksek.
ABD’de bir finans şirketinde çalışan ve ayrıca yarı zamanlı modellik yapan 28 yaşındaki Benita Paloja da burun estetiği için Türkiye’nin yolunu tutanlardan. Kişisel tercihleri nedeniyle 13 yaşından beri burun estetiği yaptırmak isteyen Benita, “Ameliyattan sonra aldığım modellik teklifleri arttı” diyor. Özgüveninin yükseldiğini söyleyen Benita, ameliyattan bir hafta sonra Türkiye’den ayrılmış. Tam iyileşme dönemi altı ay süren Benita, ödem ya da morluk gibi etkiler yaşamamış. Ancak çok sayıda kişinin bu etkileri yaşadığını belirtiyor.
Güzellik uğruna Türkiye’ye gelip estetik operasyonlarda hayatını kaybeden turistler de oldu. Brezilya tipi kalça kaldırma ameliyatını 2019’da yaptıran 31 yaşındaki İngiltere vatandaşı Melissa Kerr, ameliyat sırasında ciğerlerine giden bir pıhtı nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu ameliyat en riskli estetik operasyonların başında geliyor. Kerr’in ölümünün ardından açıklama yapan sağlık kuruluşu, risk ve komplikasyonların hastaya bildirildiğini belirtmişti.
Türkiye’de estetik operasyon yaptıran vatandaşları arasında ölüm vakalarının arttığını savunan İngiltere’nin önümüzdeki aylarda bu konuyu görüşmek üzere Türkiye’ye bir heyet göndereceği belirtiliyor.
“Sağlık turizmi sağlığın ticarileştirilmesinin en uç noktası”
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi İkinci Başkanı Prof. Dr. Ali İhsan Ökten de sağlık hizmetlerini ticarileştirdiği ve Türkiye’deki özelleştirme politikalarını pekiştirdiği için sağlık turizmini eleştiriyor. Sağlık turizminin özel hastaneler ve şehir hastaneleri için bir uygulama ve para kazanma alanı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ökten, “Evet, Türkiye tercih ediliyor ama bununla ilgili şikayetler de artıyor” ifadelerini kullanıyor.
En çok obezite ve estetik ameliyatları ile diş hekimliği uygulamalarına dair şikayetler aldıklarını belirten Ökten, yeterli denetimin yapılmadığını savunuyor. Ökten, “Sağlık Bakanlığı bu alanı çok denetlemiyor. Bununla ilgili olarak özel bir araştırması yok” diyor.
Turistlerin sağlığını tehdit eden merdiven altı tesisler, özellikle estetik branşlarda yaygın. Ruhsatsız merkezlerde uzman olmayan kişilerin yaptığı işlemler, kalıcı hasar bırakabiliyor. Uzmanlar, Türkiye’ye sağlık turizmi için gelmek isteyenleri, tesisin ruhsatını ve turizm yetki belgesini kontrol etmesi gerektiği konusunda uyarıyor.
Peki risklere rağmen Türkiye’yi neden tercih ediyorlar?
Sağlık ekibinin tutumu ve sağlık tesisinin koşullarını önemsediğini ifade eden Benita bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Doktorların burun yapma stilindeki başarılarını duymuştum. Model olan birkaç arkadaşım Türkiye’de ameliyat oldu. Sonuçlardan çok memnunlar. Ben de inanılmaz derecede memnunum.”
Benita ayrıca “ABD’de burun estetiği için 30 bin dolar ödeyebilirdim. Ancak doktorlar Türkiye’deki kadar ilgili ve yardımsever olmazlardı” diyor.
“Sağlık turizminde 2023 hedefi tutturulamadı”
Türkiye’de 1 Şubat 2024 itibarıyla Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık turizmi için yetki belgesi verilen 643 hastane, 1043 aracı kuruluş, 177 özel tıp merkezi ve 2029 muayenehane bulunuyor. Son 10 yılda Türkiye’ye gelen sağlık turisti sayısı ise dört kat artmış durumda. 1 milyon 258 bin hastayla 2022 yılında son yılların rekoru kırılmıştı. Yine aynı yıl, sağlık turizmi gelirleri 2 milyar doları aştı. En çok tercih edilen hizmetler, saç ekimi ve estetik ameliyatlar oldu. Ardından onkoloji ve kardiyovasküler cerrahi branşları geliyor. 2023’ün ilk üç çeyreğinde sağlık hizmetlerinden faydalanmak için Türkiye’ye gelenlerin sayısı 1 milyon 26 bin oldu.
Sağlık Turizmi Geliştirme Konseyi İcra Kurulu Başkanı Dr. Köksal Holoğlu, “3 milyon kişi olan 2023 hedefini tutturamadık” diyor. Holoğlu, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinden sonra Türkiye’ye gelen turist sayısının yarı yarıya düştüğünü belirtiyor.
İstanbul’da da beklenen büyük deprem de muhtemel sağlık turisti adaylarını düşündürüyor. Dr. Köksal Holoğlu, “Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlı tüm sağlık tesisleri, depreme dayanıklı. Ayrıca hepsinin deprem raporu var” ifadelerini kullanıyor. Ortadoğu’dan gelen sağlık turistleri toplam içinde önemli bir yer tutuyor. Son yıllarda sosyal medyada öne çıkan Arap karşıtı söylemlerin, Ortadoğu’dan gelecek turist sayısını azalttığı düşünülüyor.
Dr. Holoğlu’nun verdiği bilgiye göre son dört aydır Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelmek isteyenlerin vize alma süresi uzadı. Bu kişilerden bazıları Hindistan’a gitmeyi seçti. Dr. Holoğlu, Türkiye’nin nüfusuna göre sağlık turizminde dünya birincisi olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin en önemli rakibi ise fiyat avantajı ve pazarlama kapasitesiyle öne çıkan Hindistan.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – AYNUR TEKİN