Almanya’da Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) kıran kırana yarıştığı federal meclis seçimleri Ankara’da iktidar, muhalefet ve diplomasi çevreleri tarafından yakından izlendi.
Muhalefetin erken seçim istediği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ise seçimin planlandığı gibi 2023’te yapılacağında ısrar ettiği bir dönemde gerçekleşen Almanya seçimleriyle birlikte oluşacak yeni hükümetin Ankara’ya bakışı, 19 yıldır iktidardaki AKP’nin geleceği için de kritik önemde olacak.
Olaf Scholz’un başbakan adayı olduğu SPD’nin seçimlerden birinci parti çıkarken, SPD’nin olası bir koalisyon için seçimde oylarını artıran Hür Demokrat Parti (FDP) ile Yeşiller’e sıcak bakmasın Ankara, “Merkel döneminden daha eleştirel bir hükümetle çalışmak durumunda kalacağız” olarak değerlendiriyor.
DW Türkçe’nin konuştuğu Türk Dışişleri yetkilileri “Koalisyon için müzakereleri yakından izleyeceğiz ama ufukta Türkiye konusunda daha eleştirel Alman hükümeti görünüyor” diyor.
Ankara, Yeşiller’in hükümette yer almasıyla Türkiye’ye özellikle insan hakları ihlallerinin engellenmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması konularında daha ağır baskı yapabilecek bir Alman hükümetinin ortaya çıkacağının da farkında. Üst düzey bir Türk Dışişleri yetkilisi “Yeşiller’in hükümette yer alması felaket olmayacak. Çünkü Türkiye’nin Batılı kimliğini savunacaklar. Ankara’dan reform isteyecekler. Ankara, bu baskıyı hamleye ve fırsata çevirme seçeneğine sahip. Yeni şansölyenin ne kadar Avrupacı ve ulusalcı olacağını da gördükten sonra Ankara, Almanya konusunda daha rahat hareket edebilir” değerlendirmesi yapıyor.
“Türkiye reform yapmazsa kriz an meselesi olacak”
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) AB Çalışmaları Direktörü Nilgün Arısan, Merkel sonrası Ankara-Berlin hattında ekonomik ilişkilerde ve iş birliğinde farklılık olmayacağını söylese de siyasi ve diplomatik ilişkilerde büyük değişiklikler yaşanacağını öngörüyor. Arısan, Almanya’da nasıl bir koalisyon kurulursa kurulsun sırf “göçmenleri Türkiye’de tutsun” diye Türk hükümetinin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki hatalarının bundan böyle göz ardı edilemeyeceğine vurgu yapıyor.
Yeni Alman hükümetinde dışişleri bakanının ya Sosyal Demokrat Parti’den ya da Yeşiller’den olacağını tahmin eden Arısan DW Türkçe’ye; yakın gelecekteki Türkiye-Almanya ilişkisinin ‘krizlere gebe’ olacağına işaret ediyor:
“Hem Sosyal Demokratlar hem de Yeşiller demokrasi ve hukukun üstünlüğü konularında çok hassaslar. Bu konuları daha çok gündeme getirecekler. Örneğin tutuklu iş insanı Osman Kavala ile HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın, hapisteki gazetecilerin serbest bırakılmasında ısrarcı olacaklar. Eğer Türkiye, yeni dönemde insan hakları alanında reform yapamazsa Türkiye-Almanya ilişkisinin krize girmesi an meselesi olacak. Türkiye ne zaman AB ile insan hakları konusunda sıkıntı yaşasa Merkel dengeleyici, arabulucu oluyordu ama artık Merkel’le balayı bitti.”
Almanya’da Yeşiller’in de içinde olması muhtemel koalisyonun iklim değişikliği ile mücadeleyi de önceleyeceğini söyleyen Arısan, Ankara’nın Paris İklim Anlaşması’nın meclisten onay alacağını söylemesinin Türkiye üzerindeki baskıyı kaldırmayacağını düşünüyor. Arısan, “Türk hükümetinin acilen sera gazı emisyonlarını hangi takvime göre azaltacağını, kömür santrallerinin sayısını nasıl düşüreceğini gösteren ulusal eylem planını açıklaması gerekiyor. Aksi durumda Ankara sadece Almanya’dan değil tüm Avrupa’dan büyük baskı görecek” yorumu yapıyor.
“Yeni şansölye, Merkel kadar koruyucu olmayacak”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Sezin Öney, Merkel’in olmadığı bir Almanya ile Avrupa’nın Türkiye’nin 2005’te başlayan ve bugün Kıbrıs sorunu ve Türkiye’deki zayıf demokrasi yüzünden donmuş olan AB üyelik sürecini daha da zora sokacağını düşünüyor.
Öney, Türkiye’nin AB ile ilişkilerde sorun yaşadığı her durumda Merkel’in perde arkasından her şeyi idare etmesine alıştığını belirtirken, “Merkel, Erdoğan için bir nevi anne gibiydi. Ortalığı topluyordu. Telefonda konuşup, Erdoğan’ı yatıştırıyordu. Ama şimdi Erdoğan, Avrupa’da yapayalnız kaldı. Yeni Almanya hükümeti ona annelik yapacak kadar şefkatli davranmayacak. Yeni şansölye, Merkel kadar koruyucu olmayacak” diyor.
Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller’in Türkiye üzerindeki baskıyı artırmakla birlikte Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkışlarını daha yüksek sesle dillendirebileceği bir Avrupa ortamının varlığına işaret eden Öney, Fransa’da da önümüzdeki yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri dikkate alındığında bu ortamın Ankara’yı yeni krizlere sürükleyebileceği öngörüsünde bulunuyor.
Öney, “Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Türkiye’yi daha şimdiden Fransa seçimlerine müdahaleyle suçluyor, tehdit olarak görüyor. Almanya’dan yükselecek Türkiye eleştirileri Fransa başta olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde karşılık bulacak gibi görünüyor. Ankara’nın Almanya’da koalisyon kurulmadan özellikle insan hakları alanında samimi adım atmasında fayda var” yorumu yapıyor.
“Önemli olan Erdoğan’ın ne yapacağı”
Türkiye’nin bir dönem AB Daimi Temsilciliği’ni de yapmış emekli büyükelçi Selim Kuneralp ise Scholz’un yeni şansölye olması ve Yeşillerle birlikte çalışması durumunda elbette ki Türkiye’ye dönük insan hakkı ihlali eleştirilerinin yükseleceğini ancak Türkiye-Almanya ilişkilerinde belirgin bir değişiklik olmayacağını söylüyor.
Kuneralp aslında ikili ilişkilerin geleceğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrının belirleyeceğini öngörüyor. Erdoğan’ın müttefiklik ve ortaklıktan söz etmesine karşın ABD Başkanı Joe Biden’la görüşemeyince Türkiye-ABD ilişkileri için “gidişat pek hayra alamet değil” çıkışını yaptığını hatırlatan Kuneralp, yeni dönemde Almanya hükümeti ile sorun yaşayınca da Erdoğan’ın aynı çıkışlarda bulunabileceği ihtimalini hatırlatıyor. Kuneralp, “Erdoğan böyle duygusal çıkışlarını da Almanya’ya da yaparsa zaten Türkiye’nin donuk olan AB süreci iyice katılaşacak. O yüzden yeni dönemde asıl Erdoğan’ın nasıl bir tavır alacağına bakmak gerekiyor. Ama görünen o ki; Ankara dengeli bir dış politika yürütmekten çok uzak” yorumu yapıyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – HİLAL KÖYLÜ