Geçen yıl 5 Mart’taki Türkiye-Rusya mutabakatından bu yana düzenlenen çeşitli saldırılarla ilgili Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda, bunları gerçekleştirenlerle ilgili “teröristler” ya da “radikal gruplar” ifadeleri kullanıldığı görülüyor.
İdlib’de son bir hafta içerisinde de TSK araçlarına yönelik iki saldırı düzenlediği iddia ediliyor.
Bağımsız kaynaklarca teyit edilmemiş saldırı iddiaları, Türkiye’de hükümete yakın bazı medya organlarında da yer alırken resmi makamlardan konuyla ilgili bir açıklama yapılmadı.
Bu arada Ebu Bekir Sıddık’ın Yardımcıları Seriyyesi adlı bir grup, iddia edilen saldırıları üstlendi ve bunlardan birine ait olduğunu öne sürdüğü, yine doğruluğu teyit edilmemiş bir video yayımlandı.
İngiltere merkezli, Suriyeli muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, İdlib’de son günlerde, Türk askeri araçlarının yakınlarında iki ayrı patlama olayının yaşandığını bildirdi.
Suriyeli muhalif grupların önemli medya organları da patlamaların yaşandığını öne sürerek haberleştirdi.
Peki hem bu son saldırı iddialarının içinde yer alan hem de son bir yıl içinde gerçekleştiği açıklanan saldırıların bazılarında yer almış olduğu düşünülen Ebu Bekir Sıddık’ın Yardımcıları Seriyyesi örgütü kimdir?
2020’de ortaya çıkan sadece ve TSK’yı hedef alan ‘gizemli örgüt’
Türkiye, Rusya ve İran, Astana anlaşmaları kapsamında 2017’de İdlib’de gözlem noktaları oluşturmuştu.
5 Mart 2020’de Ankara ve Moskova arasında imzalanan mutabakattan bu yana ise Türk ve Rus askeri güçleri bölgede ortak devriye yapıyor.
Ebu Bekir Sıddık’ın Yardımcıları Seriyyesi örgütü, adını kamuoyuna ilk olarak, Ağustos 2020’de, İdlib’de Türkiye’nin gözlem gücüne yönelik intihar saldırısı düzenlediği yönünde bir açıklama yaparak duyurdu.
BBC Türkçe’ye konuşan, ABD’deki George Washington Üniversitesi’nin Aşırıcılık Programı üyesi Aymenn Cevad El Tamimi, “grubun gündeminin TSK’yı hedef almak olduğunu ve şimdiye kadar üstlendiği tüm saldırıların TSK’ya karşı olduğunu” söylüyor.
Tamimi, “Grup, Türk ordusunu Müslüman topraklardan çıkarılması gereken ‘mürtet bir işgal gücü’ olarak görüyor. Mürtet görmelerini ise Türk ordusunun Nato üyesi olmasıyla gerekçelendiriyor” diyor.
Grubun, kamuoyunda tanınan bir lideri bulunmuyor.
Uzmanlara göre örgütün, açıktan diğer militan gruplarla bağlantısı olduğuna dair bir bilgi de yok.
Bu ve benzeri cihatçı örgütlerin açıklamalarını takip eden, BBC İzleme Servisi’nden Mina Al-Lami gruptan “gizemli örgüt” diye bahsediyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Al-Lami bunun nedenlerini şöyle açıklıyor:
“Çünkü aniden ve gizemli bir şekilde, bilinen hiçbir geçmişleri ya da bağlantıları olmadan ortaya çıkıyorlar. Bunun dışında henüz kamuoyuna net bir şekilde liderliklerini, köklerini, misyonlarını vs. açıklamadılar. Dolayısıyla temel olarak kim olduklarını, köklerinin ne olduğunu ve arkalarında gerçekten kim olabileceğini bilmiyoruz.”
IŞİD, El Kaide ve HTŞ ile ilişkisi var mı?
İdlib’in büyük bir bölümü, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) örgütünün kontrolünde bulunuyor.
HTŞ, 2016’da El Kaide’den ayrıldığını ve adını Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştirdiğini açıklayan Nusra Cephesi militanlarının öncülüğünde kurulmuş bir çatı örgüttü.
El Tamimi, Ebu Bekir Sıddık’ın Yardımcıları Seriyyesi’nin politik çizgisinin IŞİD ile El Kaide arası bir çizgide olduğunu düşündüğünü ve HTŞ’yi de karşısına aldığını söylüyor:
“Grup, kendini bağımsız gibi, IŞİD ya da El Kaide’ye bağlı değil gibi gösteriyor. Grubun faaliyetlerinin arkasındaki temel ideolojik ilham kaynağı, Hayal El Manhac adlı, gizli bir din adamının yazıları. Bu kişi hem Türk ordusu hem de HTŞ’ye saldırı çağrılarında bulunuyor.
“Hayal’in yazılarından benim kişisel olarak çıkardığım, onun biraz IŞİD’e yakın durduğu yönünde. Gerçi kendisi IŞİD’i halifelik olarak görmüyor. Hayal, HTŞ’nin otoritesini etkili bir şekilde tanıdığı belirttiği El Kaide iştiraki Hurras El Din örgütünü de eleştiriyor. El Kaide’nin değişmesi ve yeni bir kuşağın etkin olması gerektiğini ve Aymen Zevahiri’nin muhtemelen öldüğünü söylüyor. Kısacası örgütün, IŞİD ile El Kaide arasındaki bir yerlerde, bağımsız bir cihatçı anlayışa sahip olduğunu düşünüyorum.”
Diğer gizemli gruplar kim?
Uzmanlar, 2020’nin yazından sonra İdlib’de, yine sadece Türk güçlerini hedef almaya yönelik başka “gizemli” grupların da ortaya çıktığını belirtiyor.
Mina Al-Lami, “yine bu grupların da bugüne kadar açıktan veya gizli olarak herhangi bir başka cihatçı örgütle bağlantısı olup olmadığına, birilerine adına çalışıp çalışmadığı ya da bağımsız olup olmadığına dair bir veri sunmayan gizemli örgütler olduğunu” söylüyor.
Bu grupların bazılarının isimlerinin Şeyh Mervan Hadid Tugayı, Şeyh Mervan Hadid Tugayı, Hattab El Şişhani Tugaylar,Abdallah bin Anisi ve Mücahit Öncüler olduğunu belirtiyor.
Al-Lami, bu grupların Türk ordusuna yaklaşımını şöyle yorumluyor:
“Bu gruplar açıklamalarında sık sık Nato ismine başvuruyor ve Türk Nato ordusu kavramını kullanıyor. Bunu yaparak muhtemelen, Türkiye’nin ‘Haçlılarla’ işbirliği yaptığını söylemek ve de Türkiye’yi Müslümanların müttefiki olarak gören isyancı ve İslamcı grupların altını oymak istiyorlar.
“Bu grupların Türk güçlerine yönelik saldırıları, HTŞ’nin otoritesini ve kontrol ettiği alanlardaki militanları denetimi altında tutma becerisini de baltalamaya yönelik gibi duruyor.”
Al-Lami, “El Kaide benzeri cihatçı grupların Türkiye’yi kilit bir düşman ve Suriye’nin kuzeyindeki varlıklarına yönelik bir tehlike olarak gördüklerini, HTŞ’yi de kuzeyi gerçekten cihatçılardan temizlemek için gizli bir şekilde Türkiye ile çalıştığı suçlamasıyla eleştirdiklerini” söylüyor.
“HTŞ’nin İdlib’de Türk birliklerinin hareketine izin vermesi ve hatta gerilimi düşürme çabaları kapsamında bazen Türk birliklerine eşlik etmesi, HTŞ’nin bu diğer cihatçı grupların gözünde itibarını azaltıyor” diyor Al-Lami.
Hem Ebu Bekir Sıddık’ın Yardımcıları Seriyyesi hem de bu tür Türk ordusu karşıtı bu diğer grupların HTŞ’nin medyasında görmezden gelindiğini belirten Al-Lami, bunların sanal ortamda El Kaide’nin destekçileri tarafındansa övüldüğünü ve haberlerinin paylaşıldığının altını çiziyor.