Cemil Kırbayır raporunu hazırlayan eski TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve dönemin AKP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül, Yargıtay 8. Dairesi’nin Adalet Bakanlığı’nın zaman aşımı uygulanması yönünde başvurusuna karşın olumlu görüş bildirmesini, “Çok acı… Çünkü ortada bir suç olduğu açık. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bunu saptadı” diyerek yorumladı.
Sözcü gazetesinden İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtlayan Üskül, “İnceleme yapılması gerekirdi. Hem Emniyet hem MİT hem sıkıyönetim görevlilerinin gerçekleştirdiği sorgulama sonucu Kırbayır işkenceyle öldürülmüş. Bu ortaya çıkıyor” diye konuştu.
“Savcılık raporu gönderdiğimiz andan itibaren etkili soruşturma yapmalıydı ama yapmadı”
Üskül, Kırbayır’ın cesedini bulamadıklarını ve bu konuda kimsenin bilgi vermediğini kaydetti. “Cesedin bulunabilmesi için bir bekçiyle görüşmeye çalıştık. Örtülü Ödenek’ten ödeme sözü bile aldım, konuşursa diye. Ama olmadı. Polis ve MİT görevlileri çapraz sorgulamada işkencenin yapıldığını kabul ettiler ama onlar da bilgi vermedi nereye gömüldüğü konusunda. Bulunabilir miydi? Bilemiyorum, emin değilim. Savcılığın raporumuzu gönderdiğimiz andan itibaren etkili soruşturma yapması gerekirdi ama yapmadı. Başsavcı konunun üzerine eğilmişti. Sonra başka yere tayin edilmiş, yerine gelenler bu işi yapmadı. Herhalde üzerine gitmek istemediler” diyen Üskül, nedenini bilmediğini belirterek, “Ah, bir bilebilsem. Bu sorunun cevabını hiçbir zaman bulamadım” dedi.
“Konuşturabilmek için dövülüyor, askıya alınıyor, üzerine su dökülüyor”
“Kırbayır nasıl bir işkenceye uğramış?” sorusuna, “Sadece o değil, herkese uygulanmış. Konuşturabilmek için dövülüyor, askıya alınıyor, üzerine su dökülüyor. Bir kişinin savrulup duvara çarpılırken çıkardığı ses gibi bir ses duyulmuş. Onun üzerine yaşamını kaybediyor” diye yanıt veren Üskül, sorgulayanların polis ve MİT olduğunu belirterek, “Ama sıkıyönetim irtibat subayları da var. Savcılık araştırmayı sürdürmeliydi. Zaman aşımı bu işin üstüne gitmeme kararının bir sonucudur” ifadelerini kullandı.
Üskül, devamında şunları kaydetti:
“Cesedi işkenceciler yok etti”
– İşkence edenler mi cesedi ortadan kaldırdı?
Tabii ki onlar yok etti cesedi. Bekçiyi kullanmış olabilirler. “Kaçtı” deniyor. Bulunamayacağı bir yere gömülmüş olması lazım. İşkence görmüş insanın kaçması mümkün değil, öyle bir ihtimal yok.
– İşkence sistematik miydi?
Sistematikti. Kars’ta askeri cezaevi var. Oradan sorguya insanlar getiriliyor. Hepsi işkenceden geçmiş.
Zaman aşımına tepki: Her şey bekleniyor bu ülkede, ne diyeyim ki?
– Siz zaman aşımını bekliyor muydunuz?
Her şey bekleniyor bu ülkede, ne diyeyim ki? Savcılığın soruşturma yapmadığını gördükten sonra işin bu noktaya geleceği beklenmeliydi.
– Siyasi irade yoksunluğundan söz edilebilir mi?
Elbette. O dönem Başbakan’ın verdiği destekle yürütebildik. O irade neden ortadan kalktı, anlayabilmiş değilim.
– O gün dava açılsa bugün çoktan bitmişti.
Tabii ki, davanın açılabilmesi için gerekli malzeme hazırdı. Sadece sıkıyönetim irtibat subaylarıyla ilgili eksiklik kalmıştı. Savcılık Genelkurmay’a başvurarak, isimleri isterdi, sorgulamasını yapardı. İddianame altı ayda tamamlanabilirdi. İki sene sonra karar çıkardı. Ama olmadı. Bu yapılmak istenmedi.
– Yani Kırbayır’ın katilleri araştırılmak istenmedi, öyle mi?
Evet, bizden sonra… Biz işimizi bitirene kadar isteniyordu.
– Sorguladığınız kamu görevlilerinden edindiğiniz izlenim neydi?
MİT, polis ve sıkıyönetim irtibat subayı; hepsinin işkenceye katıldığı ve ölüme neden oldukları yönündeydi bizim kanaatimiz.
– Bugün gelinen aşamayı nasıl yorumluyorsunuz?
Çok üzgünüm. Öyle zannediyorum ki, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nca yapılmış, 12 Eylül ile ilgili ilk ve tek incelemedir. Bunun sonuçlanmasını isterdim.