Suriyeliler bugün yüz binlerce kişinin öldüğü ve milyonlarca kişinin de ülkesini terk etmek zorunda kaldığı iç savaş sonrası yapılan ve kazananın zaten belli olduğu ikinci devlet başkanlığı seçimleri için sandık başında. Suriye’de 2014 yılında yapılan seçimlerde oyların yüzde 88,7’sini alan Beşar Esad’ın, devlet başkanlığını dördüncü kez yedi yıl daha garantileyecek olan bu seçimlerin galibi olacağı kesin. Parlamento işlerinden sorumlu eski Devlet Bakanı Abdullah Salloum Abdullah ve devlet destekli muhalefet ittifakı Demokratik Ulusal Cephe’nin lideri Mahmud Ahmed Marei’in adaylıkları aslında sadece sembolik.
Suriyeli Kadınlar Barış Forumu’ndan Mouna Ghanem, seçimlerdeki karşı adayları “Esad, gizli servisler tarafından onaylanan iki adayı gerçek rakipleriymiş gibi göstererek demokratik yapıyla dalga geçiyor. Onların kazanma şansı yok” diye değerlendiriyor. Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı’nın Ortadoğu uzmanı Guido Steinberg’e göre de “bu seçimler, son 10 yıl içindeki tüm direnişe rağmen Esad’ın hâlâ bizimle kalacağını gösteriyor.”
Ülkedeki seçim süreci, adayların seçiminden oyların sayımına kadar rejim tarafından kontrol ediliyor. Ancak rejim, tüm bu tabloya rağmen seçimlere meşruiyet kazandırma çabasında. Suriye topraklarının yaklaşık üçte ikisi -İdlib, ülkenin kuzeydoğusundaki Kürt bölgesi ve Türkiye’nin koruması altındaki bölgeler dışında- bugün Esad’ın kontrolü altında.
Rusya ve İran’ın Şam’a desteği
Esad, ülkede bugünkü varlığını ise Rusya ve İran’ın desteğiyle korudu. Rusya, 2015 yılında Esad yenilme tehlikesiyle karşı karşı iken Şam birliklerine hava saldırıları ve ülkeye gönderdiği özel askerî birliklerle destek verdi. İran da Şii milisleri ve rejime destek için oluşturduğu tugayları Suriye topraklarına gönderdi. Ülkede savaş hâlâ devam ediyor olsa da uzmanlara göre Esad, Rusya ve İran’ın desteğiyle savaşı askeri olarak kazanmış durumda. Suriye uzmanı Kristin Helberg, “Askeri olarak durum zaten belli olduğu için, siyasi bir çözüm olmayacak. Siyasi pazarlık yapılması için de teşvik yok” görüşünde. Esad’ın onu iktidarda tutan güçlere bağımlı olduğuna da dikkat çeken Helberg, Esad’ın şimdi bu güçleri “ödüllendirmesi” gerektiğini söylüyor. “Taraflar, Suriye’yi paylaşılması gereken bir tür ganimat olarak görüyor” diyen Helberg, Rusya’nın çoktan petrol ve doğal gaz, özellikle de fosfor gibi yeraltı zenginlikleriyle ilgili anlaşmalar yaptığına işaret ediyor.
Öte yandan Ortadoğu uzmanı Steinberg de Rusya ile İran arasında Suriye ordusu, gizli servis ve Suriyeli milisler üzerinde daha fazla nüfuz sahibi olmak için rekabet yaşandığını ifade ediyor. Rejimin tek başına egemen olmadığını belirten Steinberg, Esad’ın aynı zamanda yatırımlar ve karaborsadan faydalanan zengin iş adamlarından da destek aldığının, dolayısıyla Esad’ın zengin iş adamlarının da etkisi altında olduğunun altını çiziyor.
“Putin’in ipoteği altında”
Rusya’nın Suriye’ye hem askeri hem de siyasi olarak çok yatırım yaptığını söyleyen Helberg de “Ülke, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından ağır bir ipotek altında” değerlendirmesini yapıyor.
Suriye’de nispeten iyileşmiş gibi görünen güvenlik durumunun da yanıltıcı olabileceği tahmin ediliyor. Zira IŞİD aslında ülkeyi hiç terk etmedi, binlerce teröristin Suriye-İrak sınırındaki bölgede “yeraltına” indiği, yani saklandığı ifade ediliyor. Ayrıca İran’ın ülkedeki askeri varlığı da büyük bir tehlike olarak görülüyor, özellikle de İsrail tarafından.
Ülkenin büyük bir bölümünün altyapısı ve ekonomisi ise enkaza dönüşmüş durumda. Rejimin kontrol ettiği bölgelerde insani yardım ihtiyacı giderek büyüyor. İnsanlar ekmek alabilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Ülkede benzin de zor bulunuyor. Benzin istasyonlarında da kuyruklar var. Helberg’e göre Rusya, artık Suriye’ye daha fazla para harcamak istemediğinden, ülkenin yeniden imarı için Batı ülkelerinin devreye girmesini istiyor.
Putin, Batı ülkelerinin Suriye’ye desteği karşılığında da Avrupalılara Suriyeli mültecilerin Suriye’ye geri gönderilmesini sağlamayı teklif ediyor. Ancak Esad ise giden Suriyelilerin geri gelmesini istemiyor. Esad’ın bir kararname ile ülke içinde göç eden ya da ülke dışına kaçan Suriyelilerin mallarını kamulaştırmasının sebeplerinden birinin bu olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca bu evler ve mallar rejime sadık vatandaşlar ve savaşçılara verilerek rejim muhaliflerinin de yeniden yok olması sağlanmış oldu.
Şam yeni müttefik arayışında
Dolayısıyla Putin’in şimdi Suriye’nin yeniden imarı için yeni müttefiklere ihtiyacı var. Suriye’deki rejimden bu nedenle bir süredir bazı ülkelerle normalleşme işaretleri geliyor. Örneğin Mısır’la. Mısır, Suriye’nin yeniden Arap Ligi’ne girmesini sağlamaya çalışıyor. Şam, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki temsilciliğini de 2018 yılında düşük diplomatik düzeyde de olsa zaten açmıştı. Suudi Arabistan’ın nasıl bir yol izleyeceği şimdilik muamma. Ancak Avrupa Dış İlişkiler Merkezi’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Direktörü Julien Barnes-Dacey’e göre Arap ülkeleri Suriye ile yakınlaşırken Şam’ın İran ve Türkiye etkisinden uzakta olmasını istiyor.
Şam’ın büyük siyasi sahneye dönüşü ise, örneğin Washington ve Paris’te boy göstermesi, şimdilik ihtimal dışı. Almanya Dışişleri Bakanlığı da Birleşmiş Milletler öncülüğünde inandırıcı bir siyasi süreç başlatılmadığı sürece rejimle ne ilişkilerin normalleşmesine ne de ülkenin yeniden imarına katılıma sıcak bakmadığı mesajını verdi.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE